MENÜ

Galatasaray çığ gibi!

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Üç kulvarda yarıştığı göz önüne alındığında, Galatasaray’ın bu transferleri yapması, marka değerini koruması, gelirlerini artırması ve yarışmacı kimliğini sürdürmesi açısından kaçınılmazdı. Öncelikle, böylesi ‘kaliteli ve nokta’ transferleri gerçekleştirerek camianın moralini tavan yaptıran yönetim alkışlanmalı, ama aynı zamanda da tartışılmalı!

Bazen, eldeki kadronun değerini korumak için ona ek masraflar yapılabilir, ek borca girilebilir, girilmelidir de... Mevcut milyon Euro’luk kadroyu kaderine terk edip değerinin düşmesini izlemek bir yöntemdir pekala! Polat ve yönetimi gibi, biraz daha borca girerek, elde edilebilecek derece ve getirisi milyon Euro’larla sezonu kurtarmanın yanısıra, kâra geçmek, geleceğe yatırım yapmak da bir yöntemdir. Neill, Jo ve Gio alınmadan önce de bu kadro Türkiye’nin en değerlisiydi. Ama bunun getirisi (Bugün de olduğu gibi) belirsizdi. Şimdi bu takviyelerle, üç kulvarda birden bir adım daha ileriye gitme olasılığı yükseltildi kuşkusuz.

Şu ana kadar kazanılanları bir yana bırakıp, bu transferlerin katılımından sonraki süreçte hangi miktarda paralara ulaşılabilir, ona bakalım isterseniz.

Büyük oyun, büyük kazanç Ziraat Türkiye Kupası süreci şampiyonlukla sonuçlandırılırsa, ortalama 2,5 milyon Dolar daha kasaya girecek!

Avrupa Ligi şampiyonluğunda 4,5 milyon Euro, finalde kaybedildiğinde 3,5 milyon Euro, yarı finalde elenildiğinde ise 1,5 milyon Euro kazanılması söz konusu!

Bir de Süper Lig şampiyonluğu var, yani Şampiyonlar Ligi’ne katılma hakkı. Daha önce sözünü ettiğim iki kalemin toplamını çarparak hesaplarsanız, Şampiyonlar Ligi gruplarına ‘sadece’ katıldığınızda bile kazanacağınız Euro’lara ancak ulaşabilirsiniz!

Tabii, bir de Aslantepe’nin açılacağı bir sezonda bunu başarırsanız, düşünebiliyor musunuz kombine satışlarının getirisini!

Demem o ki, hesaplar çok ince! Sadece, ‘üç yıl üst üste şampiyon olacağım’ iddiasıyla yola çıkan ezeli rakibinizi ‘erken öten horoz’ misali ‘kesmekle’ kalmayacaksınız, kasanızı da epey bir şenlendireceksiniz. Transfer ettiğiniz oyuncular için ödediğiniz paralar karşılığını fazlasıyla bulacağı gibi, üstüne bonservislerini alabilecek bir kaynak da yaratmış olacaksınız. Ama bunların tümü varsayım tabii... Çığ gibi önüne geleni yıkıp geçmek de olası, çığın altında kalmak da...

Caner, Messi ve Sarp

Alın size Messi ile kıyaslayacağınız ‘doğru bir stil’; Caner... Bırakın Fenerbahçeli olup olmadığı sakilliğiyle uğraşmayı, bunu gözlemleyin ve tartışın. Kanat oyuncusu, süratli, çabuk karar veren, içeri kateden, şut atan, asist yapan, bel hizasında sert orta kesen ve en önemlisi de, hamlesini, sakatlanma pahasına rakibinden ‘sadece bir an’ önce gerçekleştiren bir karakter, Messi gibi! Daha iyi ya da kötü demiyorum, sadece stil benzerliğinden söz ediyorum! Bir de şu Mustafa Sarp’a ısrarla ‘defansif orta saha’ diyen futbol yorumcuları var ya, ben onların göz doktoru olayım! Yahu bu adam, hemen her maçta takımının girdiği her gol pozisyonunda olay mahalinin içinde! Hadi bakıp da göremiyorsun veya okumuyorsun da... ‘Attığı gol sayısı da mı ilgini çekmiyor be adam’ derler! Sarp için daha ‘aylar önce’ ‘2. Capone’ dedim, arka direkte bitivermelerinden ötürü! Daha nasıl anlatılır ki bir olay, bilemiyorum ki!

Bu taraftara az bile

Gerek yapılan transferlerin abartıldığı, gerekse kadronun aşırı ofansif olduğu yönündeki eleştiriler belki diğer kulüpler için anlamlı olabilir! Ancak olayın içinde Galatasaray varsa, orada hücum futbolu, keyif, heyecan, kalite tartışılamaz, sorgulanamaz. Mayası budur çünkü camianın... Demem o ki, Fanatik’te yayınlanan ve fazla ofansif bulunan ‘Leo Franco-Sabri, Neill, Servet, Hakan-Mustafa, Elano, Arda-Keita, Giovani, Jo’ olası 11’i bile taraftarı kesmiyor. Uygulanabilirliği tartışılır belki ama, onların 11’inde sol bekte Hakan’ın yerinde Caner görev yapıyor, hatta kaleci lüks kaçıyor çoğu zaman! Hani 1. Terim döneminde savunmacılar bile forvetten devşirilmeydi ya, o hesap!

YORUM YAZ