MENÜ

Bu henüz bir başlangıç

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Rijkaard-Neeskens ikilisinin düşünsel bakımdan takıma kazandırdığı pek çok şey oldu kısa zaman diliminde... Sıkça uygulamada veya skor açısından sekteye uğranılsa da, sistem kendini küçük küçük de olsa sürekli geliştirdi. Bunu, kötü/şok/sinir bozucu sonuçların alındığı maçlardan sonra bile dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım, ‘hücum futbolu adına sabır’ dedim. Ancak köşebaşlarını tutan ‘şöhretli’ mükemmelliyetçi vasatlar ile ‘hain evlat ökkeş’lerin yarattığı ‘ille de skor’ gürültüsü nedeniyle sesim yeterince duyulmadı!

Öncelikle hızlı/bol paslı futbol anlayışıyla topa sahip olma oranı arttı Galatasaray’da... Hücum yönünü uzun toplarla ve süratle terse çevirip, savunmanın dengesini bozma girişimleri sıkça gözlendi... Sıfıra inme ısrarı... Duran top çalışmaları... Kanatların etkin kullanımı... Forvet hattında ‘dönüşümlü’ alan kullanımı... İkili, bazen üçlü oyunlar... Sahip olunan altın değerindeki her topun degajla bilinmezliğe gönderilmesi yerine, oyunun savunmadan kurulmaya başlanması... Sürekli ve arsızca hücumu düşünmek gibi... Ve bunlara son olarak, ısınma turlarını tamamlayan Elano ve Gio ile Arda’nın yerinde/gerektiğinde, Keita’nın ise fantazi şutları eklendi. Ama bir eksik hep vardı açıkçası; yalancıktan olmayan kolektif pres... Kasımpaşa karşısında bunun da sinyalleri verildi nihayet. Ben de biliyorum tüm bunlar için önce takım olmak, yeterli kondisyona ulaşmak gerektiğini, bunun da sistemli/yoğun çalışma ve zaman gerektirdiğini... İşte iki kupadan birden elenmenin belki de ‘bundan sonrası için’ en iyi yanı, bu yöndeki gelişmelerin hızlanmasını sağlayacak olmasıdır. Daha çok ‘puan maçı’ yerine, daha çok taktiksel ve ezber antrenmanı... Gelinen noktada Galatasaray’ın şampiyonluk yarışında rakipleri karşısındaki en büyük avantajı, ne şu anda elde ettiği puan farkı, ne Fenerbahçe ve Bursaspor’u Ali Sami Yen’de ağırlanacak olması, ne de Kayseri ve Beşiktaş karşısındaki ikili averaj üstünlüğüdür! Sonuçta her şey olabilir, futbol bu, şampiyonluk hâlâ ortada çünkü... Ama Sarı-Kırmızılı futbolcular, Hollandalılar’ın ‘sadece şu ana kadar’ verdiklerini bile yapacak gücü saha dışında harcamaz ve dayanışma içinde olurlarsa, Aslantepe’de muhteşem günler yaşanır, yaşatılır gelecek sezon... Üstelik, bu takım her anlamda üstüne koyacak. Çünkü hem yeni/gerekli isimler eklenecek, hem de kalanlar bir üst sınıfta eğitim görecek! Maddi yapıda beklenen olumlu gelişme düşünülürse...

*****

Du bagali şinci n’olcek!

Gio’ya, Jo Alves’e, Neill’a geldikleri ilk günden itibaren burun kıvıranlar, maşaallah bugün kendilerini her zamanki gibi yine ortaya atıp ‘havada yüz, karada yüz’ diye kıvırtmaya başladı. Önce ‘geriden oyun kurma özelliği yok’ dedikleri Lucas Neill, ‘Erhan Önal/Popescu karışımı’ bir görüntü çizince bozulup, ‘bas topa dön kendi kalene’ yaptılar! Sonra Jo Alves’e saldırdılar, ‘ikinci forvet mi ne oynarmış sadece, zaten işe yarasa ne işi varmış Galatasaray’da’ dediler. Sonra Avrupalı büyükleri bir bonservis bedeli açıkladı ki, popolarının üstüne oturdular. Son bombaları da Gio oldu bu uçan balonların! ‘Çakma Messi’ dedikleri Gio Kasımpaşa maçında döktürünce, ‘Du bagali’ diyebildiler sadece! Doğru gerçekten, ‘Du bagali Kewell ve Baros da dönünce n’olcek!’

*****

Yolun açık olsun Bursa

Ertuğrul Sağlam’a ve Bursaspor’a kocaman bir alkış gönderiyorum. Taş gibi bir takım... Son iki sezon birilerini heyecanladıran, beni ise ‘salt sonuca dayalı’ futbol anlayışı nedeniyle bunalıma sokan Sivasspor gibi hiç değiller... Takır takır oynamayı düşünen, ağlamadan mücadele eden, yenilgiyi kabul etmeyen, içeride-dışarıda kazanmayı hedefleyen, özlemi duyulan bir Anadolu takımı görüntüsü çiziyorlar. ‘5. şampiyon unvanı’ Bursa’ya çok yakışacak. Yolları açık olsun!

YORUM YAZ