Arda nereye koşuyor?
Haberin Devamı ›
Arda, Kalli’den torpilli olsa gerek. Çünkü aynı teknik adam değil miydi, sezon başında hem Arda’ya hem de Hasan Şaş’a kan kusturan; sırf bu ayaklarında çok top tutmalarından ve çalım sevdalarından ötürü? Ne değişti de Arda bu ilkeden muaf tutulmaya başlanır oldu? Koşacak gücü olmayan, savunmaya yardıma gelmeyen, 3 kişinin arasına girip çoğu kez çıkamayan böyle bir oyuncuya, sırf genç diye daha ne kadar töleranslı yaklaşılacak? Kelle avcılığı yapıp da, Arda’nın yok edilmesini istemeyeceğim tabii... Sadece güçlü, kondisyonu yüksek, ruh ve fiziksel sağlığı yerinde, sonuca etki eden, kendini tamamen futbola adamış bir Arda görme isteğinden kaynaklanıyor bu uyarım. Türk futboluna ikinci bir Sergen Yalçın pişmanlığı yaşatmaya kimsenin hakkı yok. Çünkü böylesine yetenekler sık çıkmıyor bizde. Onların değerini hem bizler hem de kendileri bilmeli. Ama bu çocukların hatalarını görmezden gelip uyarılarda bulunmazsak, yarın bir Eskişehirspor da bulamayabilir Arda. Santrforsuz çıkılan maçlarda en büyük yük orta sahaya düşüyor. O nedenle koşan, oyunun iki yönünü de oynayabilen, savaşçı, topa yumuşak-rakibe sert isimlerden oluşması gerekiyor. Arda’nın yanında bir de çıtkırıldım Lincoln olunca, tabii ki istenenlerin hiçbiri gerçekleşmiyor, özellikle savunma yönünden. Bu duruma acilen çözüm gerekiyor. Galatasaray’ın yumuşak karnı burası!
Artık anlaşıldı ki, Galatasaray’ın santrforu Nonda. Chelsea’deki Drogba rolünü oynayacak Kongolu. Gerekirse kanatlara açılıp ortada koridor açacak arkadaşları için, atılacak uzun topları kovalayıp savunmanın ve orta sahanın ileri çıkması için zaman kazandıracak bazen, olgun ataklarda ceza alanında havadan ve yerden gol arayacak sıklıkla. Tüm bu özelliklere yatkınlık var Nonda’da... Serkan Çalık gibi farklı özelliklere sahip bir partneri de olursa, tadından yenmez o zaman. Ama bu, Hakan ve Ümit Karan’ın yok sayılması anlamına gelmemeli.
Karlı, buzlu, bol yağmurlu havalar geldi, o zeminleri de düşünmek gerekir. Farklı özelliklere sahip futbol ekollerini de! Çok ararlar o zaman Hakan Şükür’ü!