İnadına inat mı?

Haberin Devamı ›
Bir haftadır Selçuk Dereli, dernek kulisleri için arkadaşlarıyla Kıbrıs’ta... 15 gün sonraki kongre hesapları içinde. Maçın tebligatını aldığında Kıbrıs’taydı. Tabiki konsantrasyon sıfır, idmansız ve iyi de ağırlandıklarından bayağıda şişmanlamış. Niçin Selçuk Dereli ile yazıma başladım, çünkü çaldığı yada çalmadığı yersiz ve zamansız yorumlarıyla maça heyecan getirdi. Fuzuli işler yaptı, çok kötü gününde olan bir seyirciyi de biraz gaza getirdi. Hele 77’de bir kırmızı kartı gösterdi... Belli oluyor ki; taç pozisyonları dahil kırmızı karttaki niyet iyi değil, kötü değil çok kötü. Artık düşünün başkan buysa... Göreceksiniz şu 15 günde yapılacak dernek hesapları, hakemlerimizi çok kötü günlere götürecek.
Mustafa Denizli, siz misiniz bana laf söyleyen diyerek, inadım inat dedi. Yine kadroda 3 kaleci vardı, aşağıdan bir genç alayım demedi. Zaten 46. dakikada da Beşiktaş’ın geleceğini bitirdi, Serdar Özkan’ı da kulübeye çekti. Bazı konularda ben hiç unutkan değilim. Televizyon kanallarında yorumcuyken Denizli, Beşiktaş’ın gençlerini ve altyapısını yere göğe sığdıramıyordu. Ama o da menfaatçiymiş. Peki hocam sen bilirsin ancak, aman dikkat ah alıyorsun ah!
Eğer santrforun Nobre ise, oyununu ona göre kurman lazım. Yani kenarlarını işletmen lazım. Malesef bırak kenarları Nobre, kendine pozisyon bulmak için bile orta sahaya kadar gelip mücadele ediyor, top kapıyor, pas atıyor ama arkadaşları malesef yürüye yürüye oynuyor... Tamam top Beşiktaş’ta iken, veriyor kurtuluyor ama risk almak yok. Yani boşa kaçan, arkadaşına yardım etmek isteyen, pozisyon alan yok. Pası veren duruyor, tabiki de görüntü çok kötü oluyor.
Gözler Yusuf’taydı. Delgado’nun yokluğunda ne yapabilir diye. Ama görünen o ki; Mustafa Denizli’nin çorbaya döndürdüğü bu takımda, Yusuf’un pek katkısı olacağını zannetmiyorum. Çünkü Denizli, yerin adamını değil, adama yer alıyor...