Düdüğün adaleti

Haberin Devamı ›
Trabzonspor-Konyaspor maçında Erdinç, Konyaspor’lu Washington’u sırtından tutup indirdi; Devam!.. Fenerbahçe-Manisa maçında Lugano, altı pasta Manisaspor’lu Rafael’i indirdi; Devam!.. Denizlispor maçında ise Ümit’in “rüzgarına” penaltı...
Bu üç kararda da hakem aynı; Bünyamin Gezer. Gezer, Serdar Tatlı havasında. Daha doğrusu, onun gibi kabadayılık yaparak bir yere gelmek istiyor. Türkiye’de gelirsin, ama Edirne’den ötede yoksun.
Şimdi renklere göre mi bu kararlar, yoksa kuralları mı işleyeceğiz? Niçin bu konuyla giriş yaptım diye düşünebilirsiniz. İstemeden yine 2004-2005 sezonuna geleceğim.
Cem Papila, Samsunspor maçında 5 kırmızı kart gösterdi, Ahmet Yıldırım’ınki hariç hepsi de doğruydu. Aynı Bünyamin Gezer gibi... Ama ondan sonra ne oldu? Cem Papila, Erman Toroğlu’nun deyişiyle; ‘Yumuşadı’ veya benim deyimimle korktu, cesaret edip atamadı, Fenerbahçe’ye de yol verdi. Vedat Yüksel, Ankaraspor maçında gözünün önündeki golü görmeyerek iptal etti. Beşiktaş belki de şampiyonluk yolunda en büyük darbeyi yedi. Bunu sezon sonunda da göreceğiz. Vedat Yüksel, 2 hafta sonra da maç aldı. Demek ki, Bünyamin Gezer de Trabzon’a, Fenerbahçe’ye ve Galatasaray’a kıyak yaparak art arda maç aldı, mükafatını gördü.
Beşiktaş’a olanlarda ise, Başkan masaya yumruğunu vurup “hakemliği bitecek” dedikleri ya FIFA oldu, ya da her hafta maç aldı. İşte Beşiktaşlı’nın isyanı burada. Kararların adil olmasını istiyorlar. Kendilerine yontulmasını istemiyorlar. Niçin bu kararlar adil değil ya da niçin Beşiktaş’a yapılan haksızlıklarda prim dağıtılıyor, mükafat veriliyor?
Galatasaray’a 9 maçta 8 penaltı, 17 takıma toplam 8 penaltı. İşte isyan burada...
Ben geçen hafta “Rüştü affedilmesin” derken, asıl amacım yılda 72 maç oynanan liglerimizde naklen yayınların dışındaki maçlarda büyük sıkıntılar yaşanabileceği için söyledim. Bakın, dakika bir gol bir... Trabzonspor da Yattara’nın affını istiyor. Bu taleplerin sonu gelmeyecek.
Bugün, mecburi gündüz mesaisi ile son iki senenin kupa beyi olarak Beşiktaş İnönü’de... Rakibin ligdeki durumu hiç önemli değil. Oynamadan hiç bir maç kazanılmaz. Ancak Ertuğrul Hoca, dönüp biraz kulübeye biraz da tribüne bakıp, İnönü’deki 90 dakikaya da aç oyuncuları sahaya sürerse, daha sağlıklı olur düşüncesindeyim.