Bunun adı iş kazası...

Haberin Devamı ›
Holosko, Nihat, Hilbert ve Q7’ni sahada tutuyorsan, öncelikle rakibinin de geçmişteki taktik anlayışını bilmen lazım. Hele bu 4’lünün arkasında eğer Delgado tek başınaysa, o zaman sıkıntı da var demektir. Zaten Abdullah Avcı’nın taktik anlayışında oynamaktan daha çok oynatmamak düşüncesi yatıyor. Avcı’nın bu stratejisi de sadece rakibinin değil, taraftarların da sinirlerini bozuyor. Ama bana sorarsanız helal olsun Abdullah Avcı’ya oyunu kuralına göre oynuyor.
Bazı maçlarda kader anları vardır. Bu kader anlarını hep futbolcular çizmez. Bazen hakemler de çizer. Fırat Aydınus, benim hakikaten çok beğendiğim bir hakem. Ama iki hatası vardı ki, ya da öyle gördü ve yorumunu ona göre yaptı diyelim: Dakika 34’te Erhan’a orta sahada faul çalıyorsan, 30. dakikada bunun 3-4 kat daha ağır olan harekette ceza sahasında Ferrari’ye yapılan faulü es geçmeyeceksin. Hani derler ya penaltının babası! Bir de 45. dakikada Mehmet Yılmaz’ın elle oynadığı pozisyonda verilmeyen bir kırmızı kart var. İşte bunlar günün şanssız adamı Fırat Aydınus’un müsabakaya maalesef damgasını vuran, kader anlarıydı.
Beşiktaş takımı gösterdi ki, Fabian Ernst’in yanında mutlaka Necip ya da Necip türünde dönen topları süpürecek bir oyuncu şart... Hazırlık maçlarıyla lig maçları farklı. Maçlar kağıt üzerinde kazanılmıyor. Şu da bir gerçek: Dün Beşiktaş son anda goller kaçırdı. Delgado, Quaresma, Holosko, yetmedi Fabian Ernst... Yani kaçıran kaçırana, olmayınca olmuyor. Beşiktaş’ın bunlardan iyi bir ders çıkarıp ilerleyen haftalarda daha dikkatli olması gerekir. Düne iş kazası diyelim. Belediye Beşiktaş’ın sakalını kesti diyelim, olsun daha gür çıkar. Yeter ki aynı hatalar tekrarlanmasın.
Çok isterdim Nihat’ın 250. müsabakasında golle buluşmasını, olmadı. Tribünün bir kısmı Beşiktaş’ın çocuğu Nihat Kahveci diye bağırırken, bir kısmının tepkisine anlam veremedim. Taraftar bir başka ayıbı da Umut’a yaptı. Nüfus kağıdında TC yazıyor diye mi es geçiliyor bilinmez ama dün Umut Kaya diye 19 yaşında bir genç vardı kadroda. Herkesi çağırdınız da onu Umut’umuz diye mi çağırmadınız tribüne?