106. yaşgünü

Haberin Devamı ›
Keşke 51. dakikada düdüğü gösterip atışı kullanmak için beklemeyi söyleyen Deniz Çoban kendisini dinlemeyen Tello’yu atsaydı. Neyse ki sahada aklı selim futbolcular ve tribünde ise taraftar vardı ortam fazla gerilmedi.
Beşiktaş’ın asıl sıkıntısı Gençlerbirliği değil, Samet Aybaba’ydı. Siyah-Beyazlılar’ın içinden gelen bu kardeşimiz dersini çok iyi çalıştırmış, ikinci yarının en başarılı takımı olma özelliğini boşa çıkarmamıştı.
Denizli’nin problemi sahadakiler değil, kulübedekilerdi. Yani oynayan değil oynamayanlar daha çok problem oluyordu. Oynatsa bir dert, oynatmasa bir dert. Nitekim Delgado, Nobre kulübeye, Yusuf ve Holosko sahaya. Fark eden bir şey yoktu ama gol vardı. Dün Beşiktaş ailesi 106. yılını kutladı hayırlı olsun.
Dedik ya Samet Aybaba dersini iyi çalıştırmış, kalecisi İsailoviç’in önüne Koray, Momha onların da önüne Hakan’ı koyarak oyunu sıkıştırdı. Çare vardı, topu kenarlara almak. Bunu yapmadı değil yaptı, ama oyun o kadar sıkışmıştı ki çare mutlaka bir ustanın ön plana çıkmasıyla olacaktı. Gerisi kolay gelirdi. İşte Deniz Çoban’ın oyunu gerdiği, oyunun sıkıştığı bu anlarda Beşiktaş takımında geldiği günden beri iyi değil, harika değil, mükemmel bir Fabian Ernst vardı. Ancak kim ne derse desin, beğenir beğenmez, ama Ernst’in bu başarısının altında yatan bir gerçek var, o da Cisse. Aylardır söylemiyoruz, bu satırlardan yalvarıyoruz. Önce Cisse’yi koyarım sonra 11’i tamamlarım. Bugün açıkça gözüktü, macera aramaya gerek yok. Beşiktaş’ın başarısının altında yatan bir gerçek var ki; o da Holosko’nun golünde gözüktü. Takımın oynarken değil oynamazken, sevinirken bile takım olduğu dün gece ortaya çıktı.
Zor maçtı kolay oldu.