Arama

Popüler aramalar

Neler dönüyor!

Abone OlGoogle News

Maçtan önce şöyle bir tur Mecidiköy etrafında... Köfte kokuları buram buram, tahrik eden midemizi. Bir yandan Galatasaray sesleri gökyüzüyle öpüşen, taraftarın maneviyatını maksimuma getiren. İnsanca değiştirilmeyen tek olgu. Aile, hanım, parti, her şeyden vazgeçebilir insan, ya sevdiği, gönül verdiği takımdan? Asla, kesinlikle asla...

Haberin Devamı

İşte öyle bir duygu, işte öyle bir şey, notalar bile açıklamaya kifayetsiz kalır Orhan Veli tarzı, maça girelim, misafire ayıp olmasın taa Avusturya’dan gelmiş... Alemin kralı geliyor derken taraftar, boş yok, perşembe akşamına rağmen dolu. Geçen yazımda da yazdım, ‘anlatılmaz, görün’ diye, inanmış insanların, inanmış yüreklerin kapalı gişesi bu. Taraftarı anlattık kramponlara geçelim...

Geçmesek daha iyi, tanınmayan suretler. İsim vermek gereksiz, ama arkada Servet, önde Keita, biraz da Ayhan ve Elano, geri kalan için bir şey yazmak kaleme ihanet. Avusturya takımı inanın köy altı ama yazdı, futbol terimiyle. İlk yarıda ne oynadığını ne yaptığını bilmeyen bir Galatasaray. Nihayet risk alan bir Rijkaard, Eskişehir önünde vazgeçemediği çift ön libero modelini terk ettiği an gol geldi, imza Baros, mürekkebi Elano. Sonrası tek kale. 86. dakikada Nonda antresi, geç kalınmış bir karar olsa gerek. Ya da geçti Bor’un pazarı. Beraberlik iyi midir, ileride anlayacağız, fakat bu gidiş pek hayırlı değil ona göre. Son sözüm Arda’ya; neler oluyor kardeşim...

Haberin Devamı