Haksız mıyım...

Haberin Devamı ›
Önce taraftarı transfer adına tatmin edememe, sonrasında iç hatlarda alınan hüzünlü sonuçlar. Araya giren Grosskreutz skandalı. Bir akşamlık unutacağız ailecek el mahkûm. Çünkü bu kez farklı, notalarından heyecanına kadar insanı bambaşka duygulara sürükleyen Şampiyonlar Ligi atmosferi... Arena’daki siftah kapalı gişe. Hamza Hoca’dan karmaşık bir sistem anlaşılması soru işaretleriyle dolu. Mesela Melo’nun yerine demeyeceğim gidenin arkasından konuşulmaz, ama Selçuk’un partneri Hakan Balta! Eyvallah! Hakan şu zamanın en formda kramponu fakat bu mevkide oynar mı, üstelik sol ayağıyla, tümüyle risk ya da harakiri desek yanlış yapmayız sanırım...
Ya Emre’ye ne demeli? Ezilen toplar acemice ve 30. dakikada ıslıklarla kenara çekiliş. Yalnız bu protestoyu anlamak zor. Doğru değil. Gerçi bu statta kimler yuhalanmadı ki gereksiz... Biz maça dönelim. Özellikle ilk 45'te Atletico karşında merkezde acizlik dorukta. Değil topu önümüze almak, dokunamadık bile doğru dürüst. Selçuk’un her geçen gün eriyişine anlam vermenin anlamsızlığını yaşayarak. Yenilen iki golden sonra kendimize geliş. Hamza Hoca’dan yanlış ilk 11’inin aksine doğru oyuncu değişiklikleri ve 3-5-2 ye dönüş...
Yasin’in oyuna kattığı enerji ve arkadaşlarını ateşlemesi seyir zevkimizi de artırdı, taraftarın coşkusunu da. İkinci yarı inisiyatif bizdeydi; ne yazık ki arzulu oyunumuz skoru değiştirmeye yetmedi. Tabii bu kayba rağmen ilk kez forma giyen Denayer’nin umut veren oyunu. Keza Carole’un sırıtmayışı akşamın tesellisiydi adeta. Daha 5 maç var ve henüz karaları bağlamak için erken, yönetim istifa sesleri için de. Ama öncelikle Hamza Hamzaoğlu’nun ne yapacağına karar vermesi lazım. En kötü karar, kararsızlıktan iyidir. Haksız mıyım hocam...