Galatasaraylılık!

Haberin Devamı ›
Galatasaray’da her sezon olduğu gibi nankörlük mekanizması yine hortladı. Son kurban Ümit Karan. Baştan söyleyeyim, bir futbolcu kulübün demirbaşı değildir. Gelir, çalışır, misyonunu tamamlayınca teşekkür edilerek uğurlanır. Tabii kendi internet sitesinde iki süslü kelimeyle değil. Aynı Galatasaray’ın dün sanal dünyaya taşıdığı gibi. Yanılmamak adına açtım telefonu, konuştum Ümit’le, içim kararmadı desem yalan olur. Duyduklarıma hiç şaşırmadım, alışmıştık bu tarza, ama belki Adnan Polat’la değişir diye düşünmüştük, yanılmışız...
İşte Ümit’in isyanı, işte Ümit’le yaşadığımız konuşmalar: “Yalçın, gerçekten inanamıyorum, beni gözden çıkarmalarına hiçbir lafım yok. İstemeden de olsa geçtiğimiz sezon takımıma fayda sağlayamadım haklılar. Ama geçmişte hiç mi faydam olmadı. Neyse bunu da geçtim. Ben Galatasaray’ın kaptanıyım beni Florya’ya almadılar, Rijkaard’la görüşmek istedim, görüştürmediler, antrenmana çıkmak istedim, çıkartmadılar. İstediğim sadece ufak bir şanstı. Bir de baktım kendimi Eskişehir’de gördüm. Sakın yanlış anlaşılmasın, artık Eskişehirspor için mücadele edeceğim ve taraftarlarımızı gollerimle doyuracağım. Asla Galatasaray’ın aleyhine konuşmak istemiyorum, çok güzel günlerim oldu, çocukluktan beri hayran olduğum takımın kaptanı olarak veda ettim. Sadece bu veda şekli hoş değildi.”
Evet, Ümit’le yaşadıklarımız böyle. Hasan’la başladı ‘vefa erozyonu’, ki Hasan’ın duruşunu eleştirmiştik, haklarını savunmasını değil ve şimdi de Ümit... Bu yaşananlar yakışmıyor ne Galatasaray’a, ne de Adnan Polat’a. Sayın Polat size her zaman söylüyorum, sadece Rijkaard’ı almak yetmez. Yeni gelenlerle kontrat yapılırken, efsane futbolcularınızı imza törenine davet etmeniz ne kadar şıksa, göndermeye karar verdiklerinize kapıyı gösterirken kullandığınız tarz da o kadar çirkin. Bence önümüzdeki Divan Kurulu toplatısında Selahattin Beyazıt, Ali Uras ve Özhan Canaydın bize Galatasaraylılığın ne anlama geldiğini anlatsınlar, biz de hep beraber dinleyelim. Ne dersiniz...