Bitte lesen sie!

Haberin Devamı ›
Galatasaray’ın son maçındaki sonuç sportif anlamda bir nebze olsun rahatlatsa da, yapılan bazı hataları kamufle etmeye yetmiyor. Bitte lesen sie! (Lütfen okur musunuz!) Başlangıçta birçok kalem yaşını diline dolamışken, biz Kalli’ye tam destek verdik. Kalli’ye güvendik, tecrübe, bilgisini ve geçmişini hesap ederek. Gerets’in bıraktığı enkazı çabuk toparlar dedik. Alman ekolünün camiaya her daim deva olduğunu bildiğimiz için. Allah için de yönetim, zor şartlarda yoku var ederek süper transferler (geçen sezona göre) yapmış, Kalli’nin işini gerçekten kolaylaştırmıştı. Evet, herşey güzeldi. Hatta ikinci UEFA zaferi naraları atılmaya başlanmıştı bile. Taa ki Beşiktaş maçına kadar.
Evet, Herr Feldkamp, Galatasaray’ı yatılı okul tarzı gibi yönetirsen, futbolcu ayırır, nabza göre şerbet dağıtırsan sonuç bugünkü tablodan farklı olmaz.
Ümit evladını getirecek, Hakan’a hayır. Ne demek bu? Çifte standartın babası. Ailelerine neredeyse tüm bir sezon hasret kalan kramponların, çocuklarını görmesinde ne yanlış var. Sayın Kalli, size bir ipucu. Galatasaray bu ülke de bir ilki gerçekleştirerek, Avrupa’daki en büyük başarıyı yaşatmıştır. 2000 yılına kadar Fatih Terim dönemindeki, dört senelik antrenman resimlerini isterseniz size gönderebilirim. Çoluk çocuk hepsi idmanda. Sevgi, mutluluk ve başarı... Hedefe giden üç kelime. Hepsini bu fotoğraflarda görmeniz mümkün.
Bu başarı sadece Fatih hocanın değil, futbolcu eşlerini bir araya getiren saha içi ve dışını ayırt etmeden tek bir resimde toplayan Fulya Terim’e de aittir. Amaç, gruplaşmayı engelleyip, sonuçta takım haline gelmek. Peki siz ne yaptınız?
Öğrencilerinizi adam yerine koymayarak, adeta kramponlarınızı kilitlediniz. Linderoth’u maç sonrası tek suçlu ilan ettiniz, kendi kabahatlarinizi hiçe saymadan. Adnan Polat’ı devre arası soyunma odasına indirecek kadar çıldırttınız. 102 yıllık anene bir anda çöpe gitti. Aslında bu hareket Adnan Polat’a da yakışmadı. Galatasaray’ın diğer takımlardan ayıran ne fark kaldı söyler misiniz?