Protestocular!
Haberin Devamı ›
Tribünler boştu doğal olarak. Süper Lig karşılaşmasında bile tıka basa dolmayanın, dün akşam dolması beklenemezdi zaten. Oysa Carlos gibi bir dünya yıldızı sahadaydı yine. O görevini yapmaya devam ediyordu, kombine sahipleri bile bu karşılaşmaya itibar etmese de.
Bakışlarımız boştu doğal olarak. Başından beri karşıyız ya zaten, bu kupanın organize şekline. Bir de dünkü gibi denge farklılıkları, ‘uçurum’ kelimesiyle bile tarif edilmeyecek derecedeyse...
Bu kadar boşluk arasında Hayrullah umut saçtı, bir anda içimize. Ne güzel vurdu. Daha doğrusu vurmadı da topu köşeye koydu, sanki eliyle. “Dur bakalım” deyiverdik ister istemez, “Ya gözden uzak bir kaç arkadaşı daha bu kadar becerikliyse”. Tam da Pendik muhabbetine girecektik ki, zaman yetmedi. Henüz bir dakika geçmişti Selçuk’un golü geldiğinde ya da Habip o şutu yediğinde...
Sonra hoşgeldi Kezman, hem attığı hem kaçırdıkları ile. Bir içeri, kaç dışarı! Hangisi daha uygundu? Attığı mı, kaçırdıkları mı; neyse...
Bir tarafın haklı olarak belki yüzde yüzüyle, diğerinin bir ikisi dışında fazla zorlamadan, hatta Kazım gibi saçma sapan denemelerle oynadığı bir karşılaşmaydı neticede. Muhtemelen bu nedenle itibar etmediler, lig maçını bile dolduramayan protesto severler. Şenol’un kafasından ikinci golü geldiğinde Şanlıurfaspor’un, “Yazıklar olsun, bu takımdan 2 gol yiyorsunuz” bile dediler!
Sonra fırsatını buldular ve başarısız ilk ortada Uğur Boral’a ıslığı yetiştirdiler.. Ve az önce saçmaladığından söz ettiğimiz Kazım’ı hedef seçtiler.
Bizim, ‘saçmalama’ benzetmemiz de ıslık gibi bir şey mi yoksa! Bu da bir bakıma protesto, ne de olsa...










