MENÜ

Umut fakirin ekmeği, ye Memed ye...

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Koca ilk yarıda hafızalara kazınan 5 maç sayamazken liderinden beşincisine kadar her takım fakirlikten kırılıyor! Tabii ki futbol ve puan fakirliğinden...

Ocak ayına geldik, ama hala ağustos heyecanını yaşıyoruz!

Ortada son derece garip bir tablo var. Lider Galatasaray 33 puanda ve maç başına sadece 1.94 puan ortalaması yakalayabilmiş.

Mesela ağır abilerden Trabzonspor’a bakalım. 24 puan toplayabilmiş Şenol Güneş ve öğrencileri. Liderle de arasında 9 puan fark var, son sıradaki Akhisar’la da...

Hiç şüphesiz geçen senelerden çok daha kısır bir sezon yaşanıyor. Hadi Galatasaray ve Fenerbahçe’nin mazeretleri var; Avrupa’da oynuyorlar. Peki Beşiktaş, Trabzon ve Bursa’ya ne oluyor?

Çünkü ligimizde tam bir mücadele futbolu oynanıyor. Oynamak değil oynatmamak üzerine kurulu sistemler. Ayrıca Avrupa kupalarında boy göstermek haftada minimum 3 olan taktik idmanın 1’e inmesi anlamına geliyor.

Son 10 yılın şampiyonlarına baktığımızda ligimizi zirvede bitiren takımın maç başına ortalama 2.28 puan topladığını görüyoruz. Ama bu sezon ligin lideri ilk yarıda sadece 1.94 puan toplayabilmiş. Şayet böyle giderse tarihin ‘en puan fakiri’ şampiyonunu görebiliriz sezon sonunda.

Kasımpaşa’nin hocası Şota geçen gün, “2. yarıda maç başına 2 puan hedefliyoruz” derken lider Galatasaray’ın bile koca ilk yarıda bunu başaramamış olduğunu es geçiyor galiba. Ne diyelim belki Şota gibi üç tane daha hoca böyle hedef koyar da lige ayrı bir renk gelir.

Avrupa’nın önde gelen 4 liginde ise bu konuda hiçbir anormallik yok. İngiltere lideri M.United 2.47, İspanya lideri Barca 2.88, İtalya lideri Juventus 2.31 ve Almanya lideri B.Münih 2.47 puan toplamış maç başına.

Durum ortada... Her sene ayrı bir gariplikle çıkıyoruz sahneye. ‘Neyimiz doğru ki’ diyenlerinizi duyar gibiyim.

‘Umut fakirin ekmeği, ye Memed ye...’ derler Anadolu’da. Biz de futbolumuzun çağ atlayacağına dair umudumuzu koruyoruz büyük bir saflıkla...

Ernie Davis’i tanıyanınız var mı?

Eğer The Express filmini izlediyseniz bırakın tanımayı bir daha unutmanız mümkün değil. 1960’ların başında ırkçılık belasıyla kıvranan ABD’de bir özgürlük savaşçısıydı Ernie Davis. Tek silahı futbol topuydu ve meşin yuvarlakla veriyordu bu savaşı. Belki kazanması imkansıza yakındı. Önünde dev gibi bembeyaz! bir duvar duruyordu. Ama o hep, ‘İnsan yenilince değil vazgeçince kaybeder’ diyerek elindeki futbol topuyla beyaz duvardan parçalar koparıyordu.

Belki hayatı boyunca hiç profesyonel olamadı ama bir direnişin sembolü olmayı başardı. Yakalandığı amansız hastalık sebebiyle ömrü, açtığı yolun sonunu görmeye vefa etmedi ama eminim ki şimdi ruhu huzur içindedir... Eğer bugün sporda siyah-beyaz ayrımı yoksa, ırkçılık lanetlenen bir suç haline geldiyse bunun temelini atanlardan biriydi Ernie Davis...

Şayet Ernie’nin hikayesini bilselerdi, İtalyan taraftarlar daha dün Milan’lı Boateng’e çağ dışı ırkçı tezahüratları yapmazdı, yapamazdı.

Futbol ya da basketbol hiç farketmez. Hangi sporu sevdiğinizin ya da yaptığınızın bir önemi yok. Irkçılığın hortlamak için fırsat kolladığı şu zamanlarda The Express’i mutlaka izleyin ve bir kez daha bu insanlık suçunu lanetleyin

Serkan Akçan

YORUM YAZ