MENÜ

Hamaset değil proje lazım

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

5 Ocak 2015...Türk futbolu adına devrim niteliğinde bir kararın açıklandığı tarih...TFF Başkanı Yıldırım Demirören yeni yabancı kuralını şu sözlerle duyurmuştu; "Burada olamayan kulüp başkanlarından da telefonla onay alındı. 18 kulübümüzün onayıyla aldığımız kararları size açıklamak istiyorum. Yabancı sayısı 14 ile sınırlandırıldı. O yüzden buna yerli kuralı diyoruz..."

Bize has şartlar!

Ülke olarak henüz yüzde 100 yerli otomobil üretmiyoruz, enerji kaynaklarımız yok ithal ediyoruz, teknoloji üretiminde gerilerdeyiz ama vergiden en çok kazanan ülkeyiz. Üretemediği otomobilden yüzde 110'lara varan vergi almak varken üretmek hiç de karlı bir işmiş gibi durmuyor zaten. Futbolumuzun hali de farklı değil. Futbolcuyu üretmek için proje, sabır, tesis ve yatırım kafası gerekir. Üretemediğin her ürünü pahalı tüketirsin bu ekonominin kuralıdır. Bir Alman ürettiği arabaya 25-30 bin Euro'ya binerken sen aynı arabaya minimum 45 bin Euro'ya biniyorsun. Tamamen bize has şartlar sebebiyle...

Yasakla ancak kontrat gelişir

Ülkede iki yıl öncesine kadar 5 yabancı sınırı varken yerli oyuncu sınırsızdı. Basit mantıkla bol bol yerli yetiştirip, oynatmamız gerekiyor değil mi? Maalesef değil. O durumda Tarık Çamdal tek bir gol istatistiğine katkı vermeden Galatasaray'a 4 milyon 750 bin Euro'ya transfer oluyor işte. Yabancıya sınır getirdiğinde yerli oyuncunun futbolunu değil kontratını geliştirmiş oluyorsun. Oysa Tarık yetiştiği Almanya'da 300 bin Euro edecekken sen yabancı sınırı koyduğun için bizim ülkemizde 5 milyon edebiliyor. Hep bize has şartlar sebebiyle...
Sınırla, yasakla bu işi çözmemizin imkanı yok. Çözüm adanmış hayatlarda. Alt yapıların başına kendini adayacak Hamdi Serpil Tüzün, Seyit Mehmet Özkan gibi futbol delileri! (Dehaları) bulacaksın. Önce iyi birey sonra iyi futbolcu yetiştirecekler.

Hamasetle değil projeyle

Seremonide İstiklal Marşı okuyan oyuncu meselesine gelince. Başakşehir, kadrosunda marş okuyan sayısı 6 iken küme düştü. Bugün Başakşehir Brugge'ü ezebiliyor, Sevilla ile kafa kafaya oynayabiliyorsa bunu marş okuyan oyuncularına değil üç yıllık akılcı planına ve komplekssiz teknik direktörüne borçlu. Cengiz iyiyse oynatan, Doka kötüyse bekleten antrenörüne.

Ozan, Salih, Tarık, İsmail ve daha niceleri.. Bunlar seremonide marş okuyacak diye bizi kimse vasata mahkum etmesin. Salih iki yıl Roma'da İtalyan marşını söyleyemeyen oyuncu olarak kaldı, Totti ile De Rossi ile idman yaptı, gelişti mi? Döndü Fenerbahçe neyini eksik etti. İlgiyse ilgi, formaysa forma, paraysa para. Futbolcunun iyisi olur kötüsü olur, yerlisi yabancısı olmaz. O yüzden Cengiz İtalyan, Enes İspanyol marşını okumadan oynayacak, oynayabilecek.

Alman'ın ürettiği arabaya binip, 'Yerli otomobil kullanın' demek ne kadar gerçekçiyse üretemediğin halde 'Yerli futbolcu oynatın' demek o kadar gerçekçi işte...

YORUM YAZ