Galatasaray'ın reçetesi Ferguson'da

Haberin Devamı ›
2000’li yılların başındaki Arsenal, UEFA Kupası sonrası Galatasaray, kötü futbollarına rağmen Rehhagel’in 2004 Avrupa Şampiyonu Yunanistan’ı... Örnekler çoğaltılabilir.
Fatih Terim 2010-11 sezonunda enkaz halinde devraldığı Galatasaray’ı 14 yeni oyuncuyla bir sene içinde şampiyonluğa taşırken, sonraki sezon Şampiyonlar Ligi’nin planlamasını da yapmıştı.
Terim’in üst üste 2 sezon şampiyon olan oyuncuları haliyle 2 yaş daha aldı. Üstüne üstlük yönetimin transfer ettiği Drogba 35, Sneijder 30 yaş sınırındaydı. Buna rağmen Şampiyonlar Ligi’nde yarı finalin kapısından döndüler. Peki ya sonrası.
Terim, Sir Alex’i iyi tanırdı, beraber yiyip içmişlikleri, hoş sohbetleri var. Mancini de tanır ama Manchester’deki ezeli rekabetten dolayı Terim kadar samimi olamadı. Ama Mancini, Ferguson’u Terim’den çok daha fazla dinleyecek, buna mecbur. TT Arena’da Real Madrid karşısına çıkan ilk on birin en genç oyuncusu Dany ve Muslera (27) ise, son Torku Konya maçında Semih’i saymazsak başlangıç kadrosu 27 yaş ve üzeriyse Mancini’nin reformdan başka çaresi yok.
Ocak ayında büyük transfer yapmak zayıf ihtimal olsa da Haziran’la birlikte Florya’yı büyük bir hareketlilik bekliyor. Tahminimce Mancini takımın en az yüzde 40’ını değiştirir. Aksi halde sonu Terim’den farklı olmaz.
Mancini’yi fena yanılttılar
Kopenhag mağlubiyeti üzerinden Mancini’yi linç etmek gerçek fotoğrafın önündeki en büyük engel sanırım. Ünal Aysal’dan teklif aldığında İtalyan hocanın muhtemelen yaptığı ilk iş Galatasaray kadrosunun CV’sini incelemekti. Mancini takımı ikiye ayırıp, orta yayın önüyle arkasını masaya yatırırken belli ki büyük bir yanılgının içine düştü. Burak, Drogba, Umut, Sneijder, Melo gibi uluslararası oyuncuları bu çatının altında gören her antrenörün kafasında belirecek iyimser baloncuktan O’nda da oluştu.
Fakat İtalyanı yanıltan; orta yayın gerisi ve tabii ki Türkiye’deki anlamsız yabancı sınırlaması oldu. Muslera’yı bir kenarda tutalım, sağ bek Eboue Arsenal tecrübesiyle, Sabri sadece Euro 2008 yarı finalindeki Almanya performansıyla, Chedjou geçen sezon Fransa Ligi’nin en iyi stoperi oluşuyla, Gökhan Zan yine Euro 2008 ve iki büyük takımda 3 şampiyonluk görmesiyle, Riera CV’sindeki Liverpool ve 21. yüzyılın en iyi Milli Takımı sayılan İspanya Milli Takımı kariyeriyle, Semih vaad ettiği gelecekle Mancini’yi yanılttı.
Futbolun kağıt üzerinde oynanmadığının en güzel kanıtıdır Galatasaray’ın durumu.
Chedjou’nun suçu ne?
Aurelien Chedjou geçen sezon Tiago Silva’nın olduğu Fransa Ligi’nde adından en çok söz ettiren stoperdi. Üstelik PSG’nin şampiyon olduğu, Lille’nin 6. sırada kendine yer bulduğu düşünüldüğünde bu yabana atılacak bir durum değil. Zira Brezilyalı Tiago Silva’yı almaya Barcelona’nın bile gücü yetmedi. Chedjou’yu bu kadar iyi yapan ve farklı kılan ise Lille’deki kadro istikrarıydı. Şimdi Roma ile İtalya’da tarihi yeniden yazan Rudi Garcia’nın çalıştırdığı Lille’de Chedjou yanındakilerin aldığı nefesten bile haberdardı. Nasıl olmasın ki? Fransa U20 takımıyla Türkiye’de şampiyon olan sol bek Lucas Digne ile 44 maç, sağ bek Marko Basa ise 46, stoper Frank Beira ile 37 maç yan yana omuz omuza oynadı. Futbolda birlikte oynama pratiği önemlidir. Kamerunlu stoper 6 yılını geçirdiği Lille’den Galatasaray’a geldiğinde haliyle bocalama dönemi geçirdi. Ama bu uyum sürecinin uzaması sadece oyuncunun sorunu olmasa gerek. Zira Chedjou’nun oyun arkadaşları sık sık değişiyor. Galatasaray bu sezon 1 Süper kupa, 10 lig, 4 Şampiyonlar Ligi maçı oynadı. Chedjou’nun yanında 8 kez Semih, 2 kez Gökhan Zan, 1 kez de Dany stoper oynadı.
Chedjou kötü stoper mi? Tam tersi ideal ötesi bir stoper, fakat beraberindekilerle oynama pratiği yok. Bu pratiği kazandırmak da sinyor Mancini’nin işi.