Kurtuluş reçetesi

Haberin Devamı ›
Galatasaray’ın başarısızlık girdabından kurtulabilmesinin tek bir çaresi var: DOZER...
Florya’ya, Başkan Adnan Polat’ın dozerle girmesi gerek. Futbol takımının bir ucundan girecek öbür ucundan çıkacak. Huzur ve başarı ancak böyle geri döner. Galatasaray A2 takımıyla yola devam etse küme düşer mi?
Sanmam.
Şimdiki takımla devam etse küme düşer mi?
Yine sanmam.
Ya da aynı soruyu tersten soralım; şampiyon olur mu? Avrupa Kupaları’na katılabilir mi? Kupa’yı alabilir mi? Hepsinin cevabı aynı:
Sanmam. Aksi olabilir mi? Olabilir tabii ki olabilir. Yarın Dünya’ya uzaylılar gelebilir mi? Tabii ki inebilir. Konuyu dağıtmayalım. Biraz kafası çalışan biri artık Galatasaray’ın bu sezondan bir beklentisi kalmadığının bilincindedir. Kulüpte yönetim maalesef futbolculara kaptırılmıştır. Hem de ne zaman; 2008 yılının Nisan ayında. Polat ilk kez başkan seçiliyor. İlk yönetim kurulu toplantısını Florya’da düzenliyor. Yöneticiler idmandan çıkan futbolcularla hatıra fotoğrafı çektirmeye başlıyorlar.
Zamanın ağabeyleri genç arkadaşlarını toplarlar ve, “Arkadaşlar, Galatasaray’ın yönetimi bugün belli olmuştur. Ortamı gördünüz. Artık Galatasaray’ı biz yöneteceğiz” der. O gün bu gündür kulübü futbolcular yönetir. İstemedikleri hocayı, yabancı yıldızı gönderirler. Lincoln’ü oynamıyor diye duvardan duvara çarparlar. Lafla değil bayağı yakasından tutarak, silkeleyerek. Burunlarından kıl aldırmazlar.
Yöneticilerine bile yeri gelince laf yetiştirirler. Kişiliğine uyan küçük mafyacılık bile oynar. Yönetici ağabeyleri de onlara çanak tutar. Başkan alır sevdiklerini geceleri beraber dolaşır. Onlar da zıvanadan çıkarlar. Kendilerini çok önemli ve bulunmaz hint kumaşı zannederler. Her yerde kabadayı, kabadayı olmaları gerektiği yerde; yani sahada rakipleri karşısında kuzu kesilirler.
Arda’ydı, Servet’ti demeyecek Başkan, yedeğine kadar gönderecek sahte kabadayıları. Gencecik A2’leri ve yabancılarıyla yola devam edecek. Neden yabancılarıyla? Çünkü onlar gerçek profesyonel. Daha bir şey olamadan ‘küçük dağları ben yarattım’ edasıyla dolaşanlar, Baros’un, Kewell’ın şöhretine ulaşsalardı bizi ülkeden kovmaya kalkarlardı herhalde, ‘Biz o kadar bir şeyiz ki bizimle aynı ülkede yaşamaya layık değilsiniz’ diyerek. Bir tanesini bile geride bırakırsanız, yeni gelen pırıl pırıl gençleri de bozar bu zihniyet. Kabadayılık bulaşıcı çünkü.
Başkan binmeli dozerine, çarpık düşünceyi kovup atmalı Florya’dan. Yeni bir sayfa açmalı tertemiz, bembeyaz. Belki o zaman 2012’ye kadar kalabilir kulübün başında. Yoksa dozerin altında kendi kalacak.