Fark 163'e 1'de!

Haberin Devamı ›
Arsenal Teknik Direktörü Arsene Wenger'in 163'üncü Şampiyonlar Ligi maçıydı, Hamza Hamzaoğlu'nun ise siftah gecesi.
Farkı orada burada aramaya gerek yok. Şampiyonlar Ligi böyle bir arena; elinde top tüfek ne varsa süreceksin sahaya. Dinlensin diye kimseyi kenara çekmeyeceksin. Mecbur değilsen sezon başından bu yana dökülen oyuncunu dirilsin diye de ilk 11'de sahaya sürmeyeceksin. Tabii ki Muslera ve Tarık'tan bahsediyorum. İlk yarım saatte yenilen 3 golün 2.5'u ikisine ait. Birinin yokluğu öbürünün varlığıyla. Neticede sakatlıkları olmayan Chedjou ve Muslera sahada yok, dökülen Tarık on birde. Bir iddia daha var; cezalı olmasa Selçuk da olmayacak kadroda. Tamam sil baştan yapacaksan yap ama tekeri hafif hafif döndüreceksen çomak da sokmayacaksın. Kendi evinde bir kez daha 4'lük oldu ne yazık ki Galatasaray. Prandelli olsa hepimiz dişlerimizi çıkartıp "İstifaaa" diye böğürürdük. Bunu akıldan çıkarmamak lazım.
Yalancı bahar
Bir günde futbolcunun form tutup dirilmesine benim kafam basmaz. Eğer yılda 3-4 milyon Euro kazanıyorsan ne moralinin bozuk olmaya hakkı var ne de başındakileri beğenmemeye. Bu nedenle esen olumlu havaya saygı duymakla beraber Hamza Hamzaoğlu'nun elinde sihirli bir değneğin olmadığının bilincinde olmakta fayda var. Zaman içinde bir şeyler illa ki olacaktır. Zaten Prandelli'den sonra herkesi kendi mevkiine koyup 4-4-2 oynatsan şampiyon olacak kadro var elinde. Bu nedenle birkaç hafta daha bekleyip öyle karar vermek gerek. Yalancı bahara göre sokağa fırlarsan 10 dakikada 2 gol yiyip dizlerinin bağını çözersin.
Wenger'e teşekkür!
İkinci devreye minik takımdan yeni mezun Niles ve Zelalem'i, Flamini ve Ramsey'in yerine oyuna dahil eden 163 maçlık hoca niyetini de belli etti; "3 tane yeter, şimdi sıra kapanırsak nasıl gol yemeyizde" diyerek Galatasaray'ın devamlı üzerine gelmesini de sağladı. Geldi de izin çıkınca koskoca Galatasaray, ama onca pozisyondan bir gol çıkartamıyorsan Junior Arsenal'e karşı, senin derdin ne hoca ne konsantrasyon ne de Selçuk; golcün yok golcün. Neyse ki Sneijder var da takımda bu sene hiçbir şey veremese de Galatasaray Şampiyonlar Ligi'ne en azından jeneriklik bir frikik golü verdi Hollandalı kendi canından.
Taraftar, hakem ve Hakan
Bütün olumsuzluklara rağmen 20 bin barajı sanıyorum geçildi. Hiçbir iddian yok, hafta arası, gecenin bir körü, üstelik ilk 10 dakikada 2 gol yemişsin. Vallahi bravo bu seyirciye, birkaç ufak bocalama dışında mağlup olan takımını bağrına bastı. Takımı Avrupa standardına çıkaramıyorsak taraftarı çıkartalım en azından. Hakeme sadece kıl duruşundan sorgusuz kafayı iliştirsen yeri. Podolski'nin hareketlerine sabrından dolayı kendisini tebrik ediyorum! Durum çözülene kadar Galatasaray'ı kımıldatmadı. Hakan sen de atsaydın be kardeşim o golü de bambaşka şeyler yazsaydık biz de.
Düşman lazım değil!
Galatasaray'ın bir sürü aleni, bir sürü de gizli rakibi var. Aleni olanlar önemli değil, darbenin ne taraftan geleceğini biliyorsun. Gizlilerin de artık saklısı-gizlisi kalmadı; Hükümet, TFF, GSGM, Maliye, SPK, İBB, İETT ve son olarak bunlara metro idaresi katıldı. Yeni Sami Yen'e seyirci gelmesin diye işi ağırdan aldı da aldı. Neredeyse 1 senedir Seyrantepe-Stat arası sefer yapılamıyor. İçeride çalışma da yok. Geçenlerde hafta arası stada giderken kayboldum bir saat dolandım oralarda kedi dahil hiçbir canlıya rastlamadım. Bilimkurgu filmi gibiydi, biyonik insanlardan oluşan ordu saklasan kimsenin ruhu duymayacak. Bir de iç rakipler var ki nereden çıkacakları belli olmadığı için önlem alabilme ihtimali yok camianın. Son örnek Galatasaray Üniversitesi Rektörü Ethem Tolga'nın aldığı karar; kulüp kurulduğu günden bu yana istenildiği sürece Galatasaray Lisesi'nde yapılan Divan Kurulu Toplantıları artık doğduğu ocakta yapılamayacak. Sebebi de sigara, gel de inan. Kimbilir yeni seçilen Başkan Duygun Yarsuvat ile ne tür bir hesabı görüyor kendi beyninin içindeki dünyasında rektörümüz!