Galatasaray bambaşka

Haberin Devamı ›
3 Temmuz 2011’den itibaren yaşananlar Galatasaray’ın bambaşka bir kulüp olduğunu gösterdi. Hiç bir şekilde bulaştırılamadığı kirliliğin yanısıra yayınladığı birbirinden değerli ve önemli iki bildiriyle ülke futbolunu fütursuzca kaosa sürüklemeye çalışanlara yol gösterdi. İlk bildiriyle karar vermeme kararını verenlere tarihi uyarısını yaptı. İkinci bildiriyle de karar alamayıp, ipe un serme stratejisini benimseyenlere hakettikleri cevabı ulaştırdı. Yalnızca ikinci bildiride şikeyi sistematik yaptığı düşünülenlerin anlık hırslarına kapılan kişiler gibi gösterilmesine katılmıyorum. Bunun dışında dört dörtlük bir çıkıştı. Ve isyanın ne kadar haklı olduğu üç gün sonra gelen UEFA müfettişinin Beşiktaş’taki savcılığa ulaşmasıyla kesinleşti. Türkiye Futbol Federasyonu’nu muhatap almadan doğrudan savcıyla görüşülmesi ciddi bir durumdu. TFF kısa dönemde ne kadar itibar erozyonuna uğradığının ilk işaretini almıştır. UEFA kısa dönem bilgilenmesini TFF üzerinden değil adli makamlardan yapacağını belirginleştirerek futbolu yöneten ana kurumu eliyle bir kenara itmiştir. Savcı’nın İsviçre’ye dönüşünün hemen ardından gelen ŞL’ye katılacak takım değişiklikleri Galatasaray’ın işaret ettiği tehlikenin ne boyutta olduğunu göstermiştir. Bildiriler dikkate alınsa “bizi düşürün” vodviline gerek kalmadan uygulamaya geçilirdi. Düşürme talebini yazılıya çeviremeden lafla peynir gemisi yürütmeye çalışanlar bu kadar zor duruma düşmezlerdi.
Galatasaray futbolun alt-üst ediliş sürecinde adeta bir kutup yıldızıdır. Karanlıkta yolunu kaybedenler eski gemicilerin yaptığı gibi durdukları yeri belirlemek, ulaşacakları menzile ulaşmak için Galatasaray’ı göre tavır belirlemek zorundadır. Galatasaray’a kızarak, taraftarının UEFA’ya yolladığı binlerce dilekçe ve mektubu suçlayarak kimse kendisini temize çıkaramaz. Kulüp dimdik ayakta dururken, taraftarı da uluslararası mekanizmaları harekete geçirme inisiyatifini bugüne dek en etkin biçimde kullanan topluluk olmuştur.