Arama

Popüler aramalar

2010-2011 Şampiyonu belli oldu

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

İki takımın Avrupa yasağı cezalarına çarptırılmaları Türkiye’de tartışılan bazı konuların ne kadar boş olduğunu gösterdi. UEFA ilk olarak şike yapan kişiler ile adına şike yaptığı kurumların ayrılması tezini elinin tersiyle itti. Tüzel kişilerin kendi başlarına suç işlemelerinin teorik açıdan bile mümkün olmadığı bir kez daha kafalara kazındı. Hayatta, suçu ancak gerçek kişilerin işlemeleri mümkündür. Tüzel kişilere böyle bir özellik atfedilmesi baştan beri saçmalıktı. Özellikle Fenerbahçe’ye özel statü tanımanın aracı niteliğinde kurgulanmak istenmişti. İkinci olarak ise şikenin sahaya yansıyıp yansımadığına bakılmaksızın, girişimde bile bulunulmasının suç olduğu artık uluslararası norm’dur. Bu iki özellik artık Dünya futbolunda içtihatlaşacak, şike yapmayı düşünenlerin kulağına küpe olacaktır. Beşiktaş ve Fenerbahçe’ye Avrupa cezasının geleceği müfettiş raporu ve yapılan savunmalar sonunda büyük ölçüde netleşmişti. Kişiler yönelik cezaların açıklanmasının Yargıtay kararları sonuna bırakılması mümkündür. UEFA, kura çekimlerine yalnızca temiz olmadığına inandığı takımları sokmamış, kişilere verilecek cezaları erteleyerek yine de dengeleri gözetmiştir. Kulüplerin aldığı cezaların yanında kişilerin gecikmeli kararlara muhatap olmaları UEFA’nın birincil önemi nereye verdiğini işaretlemiştir.

UEFA kararlarının içeriye yönelik kısmı daha büyük etkilere sahip olacaktır. Özellikle konunun Trabzonspor açısından önemi tartışılmaz. Fenerbahçe’nin aldığı ceza, şike yapmasının karşılığı ise bunun 2010-2011 sezonuna yönelik iç yansımaları olmalıdır. İki yıl boyunca direnen Sadri Şener haklı çıkmıştır. TFF, Trabzon’a hak ettiği şampiyonluğu teslim ederek gecikmiş adaleti sağlamalıdır. Bu saatten sonra Aslantepe’de asılan pankartın resmileşmemesi mümkün değildir.