Arama

Popüler aramalar

Derin uyku!

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Kazanılan şampiyonluğun önce Allah’ın, sonra futbolcuların müthiş azminin, sonra da Fenerbahçe’nin lütfu olduğunu bilmek zorunda kulübün sorumluları. Eğer bu gerçeği görmezden gelir, sadece şampiyonluğa bakmakla yetinirlerse, Galatasaray futbol şubesini yine hüsran penceresinden izlersiniz.Yönetiminin gerekeni yapmadığı, tribünlerinin neredeyse sezonun tamamında olumsuz rüzgarlar estirdiği yapının sporcuları, her sezon aynı performansı gösteremez. Çünkü ne kulüp sevgisi, ne güç, ne de sinir sistemi böyle bir yükü taşımaya yeter.Kulüp yönetimi balodan baloya koşturuyor, bu arada da kısıtlı transfer günleri geçiyor. Oysa Galatasaray’ın en az üst düzey üç transfer yapması gerekmektedir. Bu gerçeği ‘saatin bilmem kaçı geyiği’ ve ‘parasızlık edebiyatı’ örtbas etmez. Şu günleri havada, karada, denizde rahat geçirirsiniz de, iş sahaya gelince tepetaklak olursunuz.Transferin başı olarak Özhan Canaydın ve Adnan Polat gözüküyor ama bu ikilinin sadece laf salatasıyla gün geçirdiği de gözüküyor. Galatasaray kalibresinde bir kulübün, transferin şu gününde bile hiçbir ciddi girişimde bulunmaması ve geçmiş yılların transfer defolarına doğru uygun adım yol alması, ciddi bir rahatsızlık göstergesidir.Ezeli rakipler Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın girişimlerini gıptayla izlemek mümkün mü? Sarı-Lacivertli yönetim ‘en bunalımlı’ diye tanımlanan günlerinde bile müthiş bir çaba gösteriyor, öğreniyoruz ki Sol Campbell için 6 ay önce girişimde bulunulmuş ve görüşmeler sürüyor. Üç büyüklerin ikisi transferde olağanüstü hareketlilik yaşarken, Galatasaray Yönetimi hep aynı nakaratla sadece konuşuyor. Bu vaziyeti de ‘Derin uyku’ sendromu diye tanımlamaktan başka çarem yok.Soralım bakalım Sarı-Kırmızılı yönetim göreve geldiği andan itibaren hangi transfer politikasını oluşturmuş ve geliştirmiştir? Görüştükleri, anlaştıkları futbolcu var mıdır? Hadi vazgeçtim, doğru tespit ettikleri isim bulunmakta mıdır? Hangi plan, nasıl bir proje hazırdır? Yoksa yine ‘Bir avuç kepekle sevinen maymun’ misali ucuz(!) ama aslında çok pahalı isimlerin peşinde midirler?Geçen sezonlar demiyor, son yıllarda yani Canaydın zamanında yaşanan dış transfer başı bozukluklarına bir yeni dönem eklenmek üzeredir. Üstelik bu vahim durumdan da hiç kimse rahatsız gözükmemektedir. 1996 yılından itibaren neredeyse 467 milyon dolar para girdisi olan, buna karşın 177 milyon dolarlık borç batağında boğulan kulübün dramında yönetimlerin başrol oynadığını iddia etmek yanlış mı acaba?“Bindim bir alamete, gidiyorum kıyamete” felsefesine sımsıkı sarılmış düşünce, Galatasaraylılığını tüm değerlerin üzerinde tutan futbolcularının özverisiyle ayakta durabilmekte! Canaydın ve ekibinin şampiyonluk kutlamalarına ara verip, derhal transfer için işbaşı yapması gerekmekte. Bu gün zaten geç... Yarın daha da geç olacak, aksi halde...“Planımız yapılmış, futbolcularla anlaşılmıştır. Fiyatlar yükselmesin diye açıklanmamaktadır” klişesi ise artık bayatlamış bir kasaba politikası modelidir. Lukunku, Petre, Tamas, Pinto, Xavier... Daha niceleri ve son olarak Heinz transferi bu çarpık politikanın milyonlara mal olan ürünleridir. Uyanın artık!Galatasaray Başkanı ve yönetimi kutlama şenliklerine “Dur” diyerek, işbaşı yapmalı ve kulübün haftada bir günlük toplantılarla yürüyeceğini ama uçuruma doğru yürüyeceğini de kavramalı. Geçmişin borç bakiyesi bu gidişin geleceğinin teminatıdır!