MENÜ

Ben mecbur muyum?

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Sporsever olduğunu iddia edenlerin büyük çoğunluğundaki varolan mantığı çözmekte zorlanıyorum. Türk futbolunda tarih yazan, bizi dünyaya tanıtanlara büyük haksızlık yapıyor, günah işliyoruz. Üç sezon öncesinin gol kralı Arif Erdem’in nasıl olup da iki sene üstüste dumura uğratıldığını, gönlünün kırıldığını, dışlandığını irdelemek yerine, ‘at gitsin, yenisi gelsin’ kolaycılığı... Türk futbolu bunca yıldır Rüştü, Alpay, Arif, Bülent Korkmaz, Hakan Ünsal, Hakan Şükür, Ergün, Ümit Davala, Fatih Akyel, Okan Buruk, Tugay gibi ustaların, bırakın yerine, yanına bile çırak bulmakta zorlanır, arayışlar içinde bocalarken, birileri de bu insanları hunharca katletmenin peşinde! Zamanı gelince elbette bu çocuklar da bırakacak. Hiç kimse kazık çakmamış, dünya Sultan Süleyman’a bile kalmamış. Bunca başarı ve emeğe karşılık oluşan değerlendirme kirliliği ille de mide bulandıracak boyutlara mı varmalıydı? Nasıl bir kepazeliktir şahit olunan! “Ben bunca sene Arif’i ve Bülent’i seyretmeye mecbur muyum?” diyen kimliklere soruyorum; “Sizler, -eğer yaşıyorlarsa Allah daha da uzun ömür versin- babanıza ananıza nasıl tahammül ediyorsunuz? Evliyseniz karınıza, çocuğunuz varsa onlara nasıl katlanıyorsunuz? Onları da her bıktığınız, usandığınızda değiştirir misiniz?” Galatasaray da 100 yıllık bir kulüp oldu. Şimdi ne düşüneceksiniz? Kalıbının kırk para etmediğini çok iyi bildiklerimin baş köşeleri zaptedip, memlekete hizmet etmiş ve daha da edecek kahramanlara haince saldırmasını hiç sindiremiyorum. Hele hele bu şabalaklara kifayetsiz muhteliflerin şabalakça alkış tutmasına iyice sinirleniyorum. Bu zübük kere zübüklerin dangalıklarına alkış tutan, mevcut değerlerin kıymetini bilmeyenler, yaşamlarının hiçbir bölümünde ne doğru düşünce ne de iş üretebilirler. İyi bildiğim mesleksizler portresinin bir tür kişiliksiz yüzsüzleridir onlar.

YORUM YAZ