Kazanan her zaman haklıdır!

Haberin Devamı ›
Beşiktaş ile Fenerbahçe ligde karşı karşıya geldikten sonra bu kez de kupada kozlarını paylaşacaklar. Lig maçında yaşanılanlar Fenerbahçe açısından ilginç görüntüler ortaya çıkardı. Geçmişte, iki takmın birbirine farklı galibiyetleri olsa da, futbol açısından, son maçtaki Beşiktaş üstünlüğü pek az rastlanılan bir durumdur. Karşılaşmanın büyük bölümünde kendi alanından çıkamayan hatta dişe dokunur bir atak bile geliştiremeyen Fenerbahçe'nin bu durumu, iki takım arasındaki kalite farkına bağlandı. Oysa ligin ilk yarısında Fenerbahçe, Beşiktaş'ı yenmişti.
Bu noktada Fenerbahçe'ye haksızlık yapıldığı kanısındayım.Çünkü ligin üçte ikilik bölümünün bittiği şu günlerde Beşiktaş ile Fenerbahçe'nin puanları eşit. Gerçi Beşiktaş'ın zorlu Şampiyonlar Ligi mücadelesi futbolcularının üzerine ek bir yük bindiriyor, ama artık bu çağda ve profesyonellik kültürü gelişmiş yabancı oyuncuların, takımların 11'lerini oluşturduğu bir dönemde yorgunluk ve yıpranmışlık gerekçesine sığınmak çok da anlamlı değil.
Anlamlı ya da dikkat çekici olan sonuca göre düşünme ve tabeladaki görüntüdür. İki hafta önce Başakşehir'e top göstermeden deplasmanda yenen Fenerbahçe'nin yaptığı tam saha prese övgüler yağdırılırken, Beşiktaşa keybedince, durumu kalite farkına bağlamak gerçekçi değil kanımca. Salt bizde değil, futbolun profesyonelleşmeye başladığı ilk yıllardan beri tabeladaki görüntü, ligdeki sıralama futbolcuların ve takımların genel durumlarını belirleyici hale geldi.
Üstelik bu anlayış yeni de değil. 1930'lu yıllarda, futboldaki ilk ciddi sistemin(WM sistemi ya da üç bekli sistem) mucidi olan Arsenal'ın ünlü menajeri Herbert Chapman'da tabeladaki görüntüden şikayetçiydi. Aynı zamanda Cahambridge Üniversitesi'nde de hoca olan teknik adam, ölümünden önce Arsenal'ın üç yıl üst üste şampiyonluğunu gördüğü halde gidişattan memnun değildi. "Artık bir takımın iyi oynaması şart değil. Ne olursa olsun gol atmalılar ve puan almalılar. Futbolcuların becerilerinin belirleyicisi lig tablosundaki konumlarıdır aslında".
Kısaca özetlenecek olursa; kazanan hem haklıdır hem de beceriklidir.Kimse artık futbolun sanat yönüne bakmıyor. Sisteme katkı yapılıyor mu ve breysellik takım oyunu çerçevesinde kontrol altına alınabiliyor mu? Çok büyük umutlarla alınan Valbuena'nın becerileri de sistem içerisinde kontrol altına alınmaya çalışıldığında, futbolcu topla oynama isteğini ve hissini yitiriyor. Dönüp dolaşıp futbolu istatistik temeline oturtanlar, bütün istatistikleri Aatıf'tan daha iyi olduğu halde Valbuena'nın daha az görev almasını neye bağllıyorlar acaba?
Genel lig tablosondaki görüntü her şeyi belirlediğine göre, Fenerbahçe için "kalitesiz" denebilir mi? Zorluk derecesi yüksek tüm maçlarını geride bırakmış bir takım liderden sadece üç puan gerideyse, kalan 11 maçta ipi göğüslemeye en yakın takım hangisidir?