MENÜ

Futbolun Mozartı: Matthias Sindelar

Abone Ol Google News

Ulu ağaçları bir arada kardeşçesine yaşayan ormanlarda insana huzur verdiği Çekya’nın Moravya bölgesinde dünyaya gelen Matthias Sindelar’ın yaşamı da futbolun acı öykülerinden biridir. 1903 doğumlu Sindelar babasını 1. Dünya Savaşı’nda kaybedince yaşamını sürdürmek için Viyana’ya göç eder. Yaşamını banliyölerde geçirirken, o günlerde varlıklı Yahudilerin takımı olarak bilinen Avusturya Vienna ile kısa süre sonra yolları kesişti.

Haberin Devamı

Uzun boyu, ince yapısı ve sarı saçlarıyla daha futbolunun ilk günlerinde Nazilerin dikkatini üstünde topladı. Öylesine narin bir yapısı vardı ki ona “kağıttan adam” deniliyordu. Ancak Avusturya Ulusal takımının teknik direktörü Hugo Meisi ona kuşkuyla bakıyordu. O günlerde dünyada tank tipi santrforlar egemenken narin yapılı Sindelar’dan verim alabileceğine inanmıyordu. Sonunda Meisi, Viyana kafelerinde yapılan tartışmalar ve gazetelerdeki eleştirel yazılara dayanamayıp onu takıma aldı ve hatta as oyuncu olarak görevlendirdi.

Sindelar’ın etkisi müthiş oldu. 16 Mayıs 1931’de, “Wembley büyücüleri” olarak bilinen İskoçların İngiltere’yi 5-1 yenmesinin üzerinden 2,5 yıl geçmişti ki Avusturya İskoçya’yı 5-0 yendi. Rüya takımı haline gelen Avusturya Ulusal takımı Sindelar’ın değişken ve akışkan santrfor tipiyle takımın sistemine “Tuna Burgacı” denildi. Avusturya sonraki 11 maçında dokuz galibiyet 2 beraberlik aldı. Sindelar’ın oynadığı Avusturya, 1934 Dünya Kupası finalinde İtalya’ya Musolini etkisiyle yenildi 1-0 yenildi. O yıllarda Avrupa’da hakim yönetim biçimi olan faşizm ile başı hiç hoş değildi Sindelar’ın.

Haberin Devamı

Oysa çok rahatlıkla İngiltere’ye gidebilirdi. Çünkü Manchester United kulübüne ve kendine o yıllarda akılların alamayacağı kadar büyük bir servet teklif etmişti. Ancal teklifi ne Avusturya Vienna ne de Sindelar kabul etti.

1930’ların ikinci yarısından itibaren bu büyük santrfor Milli takıma daha az seçiliyordu. 12 Mart 1938’de Hitler’in Avusturya’yı ilhak etmesi(Anschluss) sonucu milli takımda artık oynamayacağını açıkladı. Ancak 3 Nisan 1938’de Ostmark Karması ile Almanya’ya karşı oynamayı kabul etti. Maçın anlaşmalı olduğu söylenmektedir ve Almanya kazanacaktır. Ne var ki maçın ikinci yarısında Sindelar Almanlara bir gol atar ve sonrasında da arkadaşı Schasti Sesta’nın serbest vuruştan attığı golden sonra, üst düzey Nazilerin izlediği tribünün önünde sevinçle dans eder.

Bu maçtan sonra futbolu bırakıp Leopol Drill adlı bir Yahudi’nin kafesini devralıp işletmeye başlar. Kafesine Nazi posterleri asmadığı için yetkililerce cezalandırılır. 23 Ocak 1939 sabahı günlerdir ortalarda görünmeyen Sindelar arkadaşı Gustav Hartmann tarafından aranmaya başlanır. Hartmann evinin kapısını kırarak içeri girer. İçerde çıplak ve ölü olarak kız arkadaşının yanında yatıyordu Sindelar. Daha sonra kız arkadaşı da karbon monoksit zehirlenmesi ile kaldırıldığı hastanede ölür. Polis araştırmalarını sürdürürken Nazi yetkilileri araştırmanın sonlandırılması emrini verirler.

2003’te bir BBC belgeselinde Sindelar’ın arkadaşlarından Egon Ulbrich onun devlet töreniyle gömülebilmesi için bir yetkiliye rüşvet verilip olayın kayıtlara kaza olarak geçmesinin sağlandığını ileri sürdü. Çünkü Nazi kurallarına göre, öldürülen ya da intihar eden kişi devlet töreniyle onurlandırılamazdı.

Haberin Devamı

Ölümünden sonra tiyatro eleştirmeni Alfred Polgar şunları yazdı: “Futbolu bir büyük ustanın satranç oynaması gibi oynardı; Geniş bir zihinsel kavrayışla, hareketleri ve karşı hareketleri önceden hesaplayarak, her zaman tüm ihtimallerin içinde en umut verici olanı seçerek oynardı.” Yazının devamı da şöyleydi: “Eşsiz bir top avcısı ve sürpriz kontratakların deneyimli aktörüydü. Bitip tükenmek bilmeyen taktiksel aldatmacalar düşünür, bunları çalımların karşı konulmaz hale getirdiği gerçek bir atak hamlesi izler, rakipler bir beceri parıltısıyla, incelikle kandırılmış olurlardı.” Sindelar o dönemin futbolseverleri için beyni ayaklarında olan futbolun Mozart’ıydı.

YORUM YAZ