Arama

Popüler aramalar

Yöntem değişmeli

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Türkiye’de sürdürdüğünüz mücadelenin şeklini UEFA nezdinde aynı şekilde uygulamak mümkün değildir. Ülkemizde, sokaklarda toplanan on binler ya da ‘sert çıkışlar’ karşılığını hukuki alanda da bulabilir ama UEFA’da öyle olmuyor

Aziz Yıldırım yönetimi bir komploya kurban verildiklerini düşünüyor. Pazar akşamı yapılan büyük yürüyüş de bu fikrin camiada gerçekten çok büyük destek bulduğunun kanıtı. 2 yıldır olduğu gibi... Belki bugün daha fazla.
Benim, bizim işimizi yapanların bu konudaki fikirlerinin önemi yok. Hem de hiç. Söylediklerinizin sokaktan geçen herhangi birinin söylediklerinden fazla önemi olmaz. Ve aslında söyledikleriniz ancak temenni olur. Halbuki işimiz temenni etmek değil, tespit yapmak.
Öyleyse bakalım:
Bu tip büyük davaların iki sonucu vardır. Günlük yani popüler, bir de tarihsel.. İnsanın en büyük hatası da yaşadığı günü tarihin sonu sanmasıdır. İş böyle karışır. Biz öyle bakamayız. Tarihsel ya da kimince ‘ilahi’ olan karar, bugünün işi değildir. Çünkü çözmek mümkün değildir. Bizim bakmamız gereken bugün var olan krizin nasıl yönetildiği. Gerçekten elle tutulabilir olan ne?
Bu açıdan bakıldığında görülen, Fenerbahçe Yönetimi’nin işleri birbirine karıştırdığıdır. Bu, belki de doğal tavır ama doğrusu değil. Bu ruh hali doğru ve sağlıklı savunma yapılmasını engelliyor. Türkiye’de - haklı ya da haksız önemli değil - sürdürdüğünüz mücadelenin şeklini UEFA nezdinde aynı şekilde uygulamak mümkün değildir.
Türkiye herkesin birbirine posta koyduğu bir yer. Bu bizim doğalımız. Ancak Nyon öyle değil. Yanlış anlaşılmasın “UEFA dünyanın en ahlaklı örgütüdür” demiyorum. Kendine ait bir iletişim yöntemi olduğunu söylüyorum. Türkiye’de sokaklarda toplanan onbinler ya da ‘sert çıkışlar’ karşılığını hukuki alanda da bulabilir. Ama UEFA’da öyle olmuyor. Misal UEFA çevrelerinden gelen, tabii ki resmi olmayan açıklamalar Fikret Orman yönetiminin savunma tarzının büyük sempati topladığını söylüyor. Hatta çok yüksek ihtimal olmasa da cezanın ertelenebileceğini. Sarı -Lacivertliler için durum bunun tam tersi.
Bu bir doğruluk, haklılık, haksızlık meselesi değil. Bir tavır meselesi. Bu tavır uluslararası alanda işe yaramıyor. UEFA’nın verdiği kararda sorunlar var. Söylendiği gibi kişileri ayırmasa da vereceği kararı sonraya bırakması gibi. Ancak mevzunun salt hukuki gözlükle değerlendirilmediği de tartışmalı olsa da bir gerçek.Bugün net olarak söyleyebileceğimiz tek şey şu: İçerikte inat etseniz de Fenerbahçe, jargonunu, yöntemini değiştirmeli. Tarihsel olanla bugünü ayırmalı.

Yıldırım istifa etmeli mi?
Bu zor bir soru. Buna Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe Kongresi dışında cevap verecek kimse yok. Zaman zaman gerçekten bırakması gerektiğini düşündüm. Ama itiraf edeyim bugün bilmiyorum. Yıldırım haklı olarak ‘nerede rakip?’ diye soruyor. Bu kadar kenetlenmiş bir camianın önüne rahmetli Lefter’i aday diye çıkarsanız, ‘sen de mi onlardansın?’ diyecek onbinler varken kim çıkabilir ki? Fenerbahçe’nin çıkmazı bu aslında. Bu ve sonrası. Azizm’den sonra ne olacağı? Yıldırım bıraksa dahi, aday olarak çıkacak insanın üzerine de bulaşmayacak mı ‘komplocu’ yaftası. Bu zor bir ruh hali. Çözülmesi iyice zorlaşan asıl sorun bu. Dolayısıyla bugün ideal olanın Yıldırım’ın değil, jargonunun değişmesi olduğu görülebilir.
Yoksa bu daha mı zor?

Ya Bate sorarsa?

Yargıtay kararı esas olacak. Bunu bizzat Aziz Yıldırım yönetimi ve savunması da söylüyor. Benim için ‘nokta’ budur. UEFA ise sezon ortasında gelecek bir onama kararının Şampiyonlar Ligi’ni tehlikeye düşüreceği gerçeğiyle hareket ediyor. Bu da o açıdan bakıldığında anlaşılabilir. Doğal olarak bu konuda sorulacak soru şu: Ya Marsilya, Bate, Moenchengladbach vs. çıkıp “Sevgili UEFA Siz geçen sene bu kulübe ‘ok’ verdiniz. Mahkeme kararını anında uygulamadınız, onlar da geldi bizi eledi. Bizim günahımız neydi? 1 yıl katılmadılar, biz cezaları bitti sanıyorduk” diye sorarsa ne olur?

Yola devam etmek mümkün mü?

İtalya’yı takip edenler bilir. Orada olup şike operasyonun (Calciopoli) sportif kararı hızlı bir şekilde verilse de tarihsel olarak etkileri devam ediyor. Orada da birçok Juventus’lu büyük haksızlığa uğradığını düşünüyor. Ama orada tarihsel etkiyle, popüler adımların birbirine karışmaması büyük ölçüde yöneticiler tarafından sağlandı. Daha profesyonel, şirket mantığı ve şekliyle yönetilmenin sonucu bu tabii ki.İnsanlar hem kendilerince ‘ilahi adalet’in peşinde oldular ama yol da devam etti. Türkiye’de sorun bu iki yolun sürekli birbirine karışıyor olması. Bu yöntemle yola devam etmek mümkün değil. Ve bu işi ancak Fenerbahçe’nin kendi dinamikleri çözecek. Bu kadar büyük ve kenetlenmiş bir güçten bahsediyoruz. Ama bu gücün artık soğukkanlı olup, günlük adımlarla tarihsel olanı birbirinden ayırması olası. Bunu yapamadıkça tüm ülke futbolu olduğu yerde debelenecek. İşte sistemi asıl bu çökertir.