Arama

Popüler aramalar

UEFA'ya bir öneri

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Uluslararası elit hakemleri yerel çekişmelerin içinden çıkarmak gerekir. Hakemliğin kurtuluşu profesyonel hakemlikten çok onları zirvede ve zinde tutacak maçlardır. Cüneyt Çakır misal. Onun uluslararası alandaki üstün performansıyla yereldeki sıkışmışlığının sebebini anlamakta zorlanıyor ve onu suçlu buluyoruz ya! “Orada başka yönetiyor burada başka” diye...

Aslında başka olan iki ayrı düzlemdeki futbol anlayışı. Pazar akşamı derbide 36 faul oldu misal. Bu rakam bizim normallerimiz ama uluslararası arenada bu tip bir rakamı görmek olanaksızdır. Arasıra yaklaşan rakamlar da istisnadır. Otomatik itirazlar. Top ve alan değil, rakip merkezli oyunlar vs. Saymakla birmeyecek bir çok parametre bizim ligi de diğer yerel kalmış ligleri de kendi içinde kendi kurallarıyla işleyen kapalı yapılar haline getirir. Bu realitedir.

UEFA hakemlerini bundan kurtarmalı. Bunun yolu elit hakemleri yerel düzlemden kurtarmaktır. Elit statüye ulaşmış hakemler, artık yerel liglerde görev yapmamalı. Bu onları geriletiyor. UEFA her iki yılda bir hakem listesi hazırlamalı. Ve bu hakemler artık salt UEFA’ya bağlı olmalı. Her hafta misal büyük 10 lig, en önemli maçlarını belirleyerek UEFA’ya bildirmeli ve UEFA bu maçlara hakem atamalı. Misal Cüneyt Çakır ya da Fırat Aydınus, Elazığ-Mersin maçına değil, Inter-Milan maçına ya da Schalke-Dortmund maçına gitmeli. Beşiktaş -Trabzonspor maçında bir başka ülkenin elit hakemi. Onları böyle korumalı... Elit hakemler uluslararası değerlerdir, yerel saçmalıklardan korunmalıdırlar.

Müthiş bir golden sonra

5 gerçek pas, 2 verkaç, 3 gerçek adam geçen dripling, 80 metreyi kat eden 5 oyuncu, yüksek süratle geçilen 9 rakip ve bir topuk golü...

Trabzonspor’un 45. dakikada attığı gol belki de yılın golü sıralamasına girecek bir bütünlük, organizasyon, pozisyon becerisi, alan oyunu mükemmeliyeti, yüksek sürat ve daha fazlasını içeriyor. Eğer Romanya karşısında bir kez böyle çıkabilmiş olsak bugün her şey farklı olurdu.

Ancak biz Cüneyt Çakır’ın neden bu gole müsaade ettiğini konuşuyoruz. Hatta skoru da ona bağlıyoruz. Zannedersiniz bir son adam kuralı ihlali, çizgiden elle top çıkarma olmuş ya da ofsayttan gol atılmış. Çakır tarihin en büyük hakem hatasını dahi yapmış olsa:

“5 gerçek pas, 2 verkaç, 3 gerçek adam geçen dripling, 80 metreyi kat eden 5 oyuncu, yüksek süratle geçilen 9 rakip ve bir topuk golü...” gerçeğini görmemizi, bunu övmemizi nasıl engeller! Bu bir zihniyet sorunudur. Hakemlik değil...

Futboldan gelip orada kalmak

Futboldan gelenler futbolu yönetmek istiyor. Haklılar. TV’de sadece onlar konuşsun istiyorlar. Özünde haklılar.

Peki biz onlardan ne istiyoruz?

1- Futbolcuyken en azından dışarıdan bitirebilecekleri işletme, iş idaresi gibi görece kolay bir bölüm okumalarını.
2-En azından İngilizce öprenmelerini.
3-Okul ve futbolculuk bittikten 1-2 yıllık bir MBA programını bitirip iş idaresi öğrenmelerini.
4-Evrensel ve analitik düşünebilmelerini.
5-Uluslararası bağlantılara sahip olmalarını.
6-Uluslararası spor organizasyonlarında staj görmelerini.
7-Duygu ve düşüncelerini yazılı ve sözlü anlatabilecek kadar iletişim eğitimi almalarını.
8-Görev aldıklarında etraflarına eşi dostu, iş arayan kim varsa toplayacaklarına uzmanlığa hürmet eden atamalar yapmalarını.
9-Alt yapılarda çalışmaktan imtina etmemelerini.
10-Futbolu bıraktıkları gün herşeyi bildiklerini zannetmemelerini.
11-Futbolculuğun başka bir iş, yöneticiliğin başka bir iş olduğunu anlamalarını.
12-Her askerin Orgeneral olamayacağını bilmelerini. Bunun için önce Harp Okulu sonra Harp Akademileri eğitimi alınması gerektiğini.
13- Öğrenmenin yaşının olmadığını.
14- Futboldan gelmenin çok önemli olduğunu ama orada kalmanın da çok tehlikeli olduğuna uyanmalarını.
Şikayet ediyorlar. Haklılar ama önce kendilerine bakmalılar.

Ortak bir dil

Eğer bir grupta hedef birliği, metot birliği ve araç birliği yoksa ona takım değil en iyimser yaklaşımla topluluk denir. Hedefi doğru belirlemek ve tüm unsurlara açık bir şekilde anlatmak gerekir. Metot belirlemek ve bundan sapmamak gerekir. Ve asıl önemlisi araç. Bunların en önemlisi ise dildir. Eğer Aykut Kocaman takımda herlesin aynı dili konuşmasını sağlayabilirse çok iyi bir santrfor yetişirmiş kadar büyük bir iş yapar. Eğer bunu yaparsa Fenerbahçe’de gerçek bir devrim gerçekleştirmiş olacak. Çünkü birbirini anlamadan olmaz. Değil mi?