Arama

Popüler aramalar

Sow şov

Haberin Devamı

Dün yaptığı sayı röveşata değil, vole değil, bildiğimiz terimlerin hiçbiriyle açıklayamayız. Bir balet inceliği, bir avcı takibi sergiledi. Fenerbahçe orta sahasını rahatlatan, rakip savunmayı da tedirgin eden ilginç bir oyuncu. Lille’de sürekli takip ederdim, ancak bu yüzdeyle ve bu belirleyicilikle oynadığını hatırlamıyorum.

Maçın şeklini her iki taraf açısından da stratejisini değiştiren hiç kuşkusuz Fener’in kırmızı kart görmesiydi. Herhalde küfür etti. Ama kime? Etrafında kimse yok. Kavga ettiği kimse yok. Herhalde bir isyan, canı yanma halinde ağzından çıkan kelimeler oyundan atılmasına yol açtı. Fırat Aydınus’un bu ilginç kararı, Ersun Yanal’ın ekibini daha fazla etkiledi. Golü bulana kadar önde oynamaya çalıştılar. Ancak penaltı dışında rakibi açamadılar. Penaltı için söylenecek söz ise Hasan Ali’ye olmalı. Rakip nereye gidiyor, ne gibi bir tehlike yaratabilir, o hamleye ne gerek var. Fırat Aydınus’u eleştirmeden Hasan Ali’ye sormalı.

İkinci yarıda Ersun Yanal ilginç bir kararla risk de alarak hızlı bir oyunla Fenerbahçe kalesine gitmek istedi. Maçı bir an önce bitirmeyi arzuluyor olmalıydı. Net pozisyonlar da buldu. Ancak ne olursa olsun, geniş alanda oynanan bir Rus ruletine Eskişehir açısından gerek yoktu. Fenerbahçe’nin 4-2-3, Eskişehir kadar olmasa da, pozisyonlar yakalayacak geniş alanları bulmasını sağladı. Futbolda temel kuraldır. Alan oyunu oynanan maçlarda önemli olan, kaç kişi olduğunuz değil, ne kadar boş alan bulduğunuzdur. Eskişehir bu alanları, Fenerbahçe’ye verdi. Yani şöyle özetleyebiliriz; Yanal rakip eksik kalınca maçı kazanmayı değil, tarihi bir galibiyeti hedeflediği için beraberlikle yetinmek zorunda kaldı.

Yazarın Diğer Yazıları
Tümü

‘’Buradan devam!‘’

18 Kasım 2012, Pazar 11:00
YAZININ DEVAMI