Şampiyonluk adayı
Fenerbahçe’yi geçen sene ileri iten üç oyuncu vardı. Andre Santos, Gökhan Gönül ve Emre Belözoğlu. Dün bu oyunculardan hiçbirisi sahada değildi. Üstüne yaklaşık 2,5 aydır devam eden şokların etkisini ekleyin. Son olarak standart bir savunma takımı gibi oynamayan, hem pas oyununu hem savunmayı belli oranda beceren Orduspor’un oyuna ortak oluşunu da ekleyin. Bu durumda Fenerbahçe’nin sahadan galibiyetle ayrılması bir başarı. Bu başarıda başrol Alex de Souza’nın. Bütün soru işaretlerini kafalardan silen, belki geçen seneki Sivas maçının dahi üzerinde bir hırsla sahadaydı. Aykut Kocaman’ın sahaya yerleştirdiği sistemden bağımsız olarak Fenerbahçe’yi ayakta tutan bu oldu. Yoksa ne Ziegler, Santos gibi hücuma katkı yapabildi, ne Emre’nin boşluğu doldurulabildi, ne Gökhan Gönül’ün iticiliğine yaklaşılabildi, ne de Niang tehditkarlığı sahnelenebildi. Aykut Kocaman sadece Türkiye’de mücadele edecek olmanın avantajıyla sistemini yakın bir gelecekte yeniden oturtur. Burda asıl önemli olan isyan edecek bir oyuncu bulmaktı. O da Alex oldu. Temel sorun böylece çözüldü ve Fenerbahçe futbola döndü. Fenerbahçe yeniden şampiyonluk adayıdır.
Haberin Devamı ›
Bunlar ne demek?
Haberin Devamı ›
1- TFF, Fenerbahçe’ye açılış oynatmıyor.
2- Şampiyonlar
Ligi’ne de yollamıyor. (Almayan UEFA değil, yollamayan TFF...)
Bu, ‘ben seni şampiyon kabul etmiyorum’ demek değil mi?
*
1- O zaman neden lige alıyor?
2- Açılışı neden Trabzonspor’a yaptırmıyor?
3- Neden Trabzonspor’u Şampiyonlar Ligi’ne TFF yollamıyor da UEFA çağırınca tüm TFF Yönetimi şaşkına dönüyor?
4- Gelen UEFA başmüfettişinin özel yetkili savcıyla yaptığı görüşmede, Savcı Berk’in ‘size hiç bir şey söyleyemem’ dediği ve aslında bir görüşme olmadığı doğru mu?
Keşke bir yetkili bize bunları anlatsa...
Defterler açıldığında
Şike dünyanın her yerinde beladır. ABD’de NBA hakemleri, Almanya’da Bundesliga hakemleri, İtalya’da yönetici ve oyuncular bu işlere karıştı. Finlandiya bile şikeyle sarsıldı geçen yıl.
Bahis varsa şike de vardır. Bundan kaçış zor, meşakkatli...
Bu sporun gerçeği.
Bu yüzden, aslında bugün sporda korkulması gereken şikenin olması değil, yakalanamamasıdır. En azından insanların yakalanmaktan korkmaması..
Ve utanılması gereken de insanların yakalanma ihtimali çıktığında talimatların değiştirilmeye çalışılmasıdır.
Şimdi değiştirmeye çalıştıkları ne?
Bir yasa var...
Bir disiplin talimatı var...
Bir de müsabaka talimatı...
1- Yasa başkanlar için şikeye 18 yıla kadar hapis getiriyor.
2- Talimat ise 3 yıla kadar spor müsabakalarından men... (Hem disiplin hem de müsabaka talimatı, ayrıca küme düşme cezası da öngörüyor.)
İlki çok ama çok ağır. Dünyadaki örnekleri 2 yılı aşmıyor...
İkincisi çok ama çok hafif. Sıklıkla ‘ömür boyu men’ veriliyor. (Bizde ise sadece hakemlere bu ceza veriliyor.)
Şimdi soralım:
Yöneticiler bunların hangisini ve nasıl değiştirmek istiyorlar?
Neden şimdi istiyorlar?
Şike dünyanın her yerinde var olan bir beladır. Adli cezaları da olmalıdır tabii, ama asıl cezası sportif olmak zorunda.
Bunu yöneticiler oturup konuşmadı. Zamanında taraftar ve medya ‘bu yasa hatalı’ diye bağırırken kulaklarını tıkayanlar şimdi ağlıyor.
Haberin Devamı ›
Bu öngörüsüzlüklerinin cezasını çekecekler ama nasıl...
Böyle bir öngörüsüzlük içinde olanların Türkiye’de futbolun temel taşları olan kulüpleri yönetmeye hakkı olmalı mı peki?
Yıllardır “Türk Futbolu’nu Kulüpler Birliği yönetmeli” diyen ben, bugün dehşet içindeyim. Meğer kendi çıkardıkları yasaları bile okumamışlar bunlar...
Şimdi bu tembellik ve öngörüsüzlük içinde olanlar, 2013-2014 sezonunda UEFA onları bütçe dengesizliği nedeniyle Avrupa’ya almadığında ne yapacak?
Ekonomik kriterlere uyulmadığı için defterler incelenmeye başlandığında 900 bin Euro’luk oyunculara nasıl olup da 4.5 milyon Euro verildiğini nasıl anlatacaklar? İşte asıl kıyamet o zaman kopacak Türk Futbolu’nda...
O gün defterler açıldığında...
Galatasaray’ın yolu
Kazım’dan santrfor olur. 4-4-2’nin sağı da olur. Ama 4-3-3 ve varyasyonlarının kanadı olmaz. ‘Baros oyundan çıkarken neye kızdı?’ diye sorarsanız, bence en çok bu duruma kızdı. Sadece ayağına top isteyen bir pozisyon oyuncusu Kazım.
Bu kadarla kalmıyor...
Orta üçlüye bakalım; Selçuk, Melo, Sabri...
Sabri önde bilinçli bir şekilde ‘serseri mayın’ olarak bırakılmış. Rakibin top yapmasını engellemek amacıyla.
Ama rakip orada top yapmıyor ki? Orayı pas geçiyor... Sabri daha geride 360 dereceyi kontrol ederek oynamayı bilmiyor. Böyle olunca savunmanın önünde sabit bir ön stoper gibi oynama görevi Melo’da oluyor. Böyle bir iş için fazla değerli bir oyuncu o.
Haberin Devamı ›
Selçuk ne oluyor bu durumda? Arkada sabit bir Melo, sağda sabit bir Kazım, şahane bir delici ama pas verecek adam bulamayan, sürekli geri basan bir Eboue. Ve kalabalıkta markajlanan Baros’la ne olabilir ki?
Bu kadar oluyor.
Galatasaray hazır olduğu anda Elmander-Baros ikilisini birlikte sahaya sürmek zorunda. Melo ve Selçuk’u iki çift yönlü olarak kullanıp, ön stopersiz sisteme geçmek mecburiyetinde aynı zamanda. O zaman Kazım sağda oynayabilir. 4-2-4’ün sağı olarak...
Şimdilik çıkar yol bu gibi...










