Özeleştiri
Haberin Devamı ›
“Eleştirenler de kendilerini zaman zaman eleştirmeli.” Bu, dünya tarihi boyunca tartışılan bir durumdur. Buna girmeyeceğim. Ancak Kocaman da bilmeli ki, zaten halk, eleştirmenleri de eleştiriyor. Zaman zaman haksızlık ediyorlar tıpkı bizim ona yaptığımız gibi. Zaman zaman çok haklı eleştiriler geliyor. Bazen de sınır, yasal ve ahlaki anlamda aşılıyor. Tıpkı eleştirmenlerin Kocaman’a yaptığı gibi.
Kocaman çok eleştirilen bir isim. Bunun 3 Temmuz ve sonrasıyla da alakası var, Alex sebebiyle de, saha kenarındaki haliyle de... Bugüne kadar tüm Fenerbahçe teknik direktörleri gibi o da eleştiriliyor. Yukarıdaki sebeplerle zaman zaman daha fazla. Bunun üzerine artık herkesin eleştirmen olduğu bir çağa girerken bu işi yaptığı için hayat daha zor. Hepimiz için olduğu gibi. Çünkü artık Twitter Çağı’ndayız. Sanal dünyadaki eleştirileri geçtim, bazen orada sanal gerçeklikler bile yaratılıyor. Hiç olmamış bir şey gerçek gibi kabul görebiliyor. Yeni dünyanın düzeni böyle.
Gelelim Kocaman’a yapılan eleştirilerden kendi payıma düşene. Kocaman’ı eleştirme sebebim en azından bu sene üç temel noktaya dayanıyordu.
İlki kadro kurgulanması
Kocaman’ın, geçen yıl Alex ve Emre’nin daha güvenilir perfromansta olan alternatiflerine ihtiyacı vardı. Eğer salt sahaya bakacak olursak futbol gerçeği buydu. Kocaman bu iki oyuncuyu yolladı. Ancak yerine gelen iki oyuncu, değerleri değil fonksiyonları açısından yeni ve daha iyi Selçuk Şahinler oldu. Yeni Alex ve Emre değil... Bu, dün de böyleydi yarın da böyle olacak. Topal ve Meireles kendi klasmanlarında dünyanın en iyilerinden olabilirler. Ancak aranan fonksiyonları yerine getirmeleri zor. Fenerbahçe çok iyi oynayıp kazandığı maçlarda dahi bunun sıkıntısını çekiyor. İki Marsilya maçının son yarım saatleri tam da bunun göstergesidir. Oyun merkezi istemsiz olarak geri kayıyor. Sezer, Selçuk, Recep ya da Baroni’nin arka ikilideki performansı bu durumu belli oranda engelleyebilir. Ancak net çözüm olamaz. Diğer taraftan Avrupa’da zirve ve ligde tepeye yakın durma gibi bir sonucu, bu sorun çerçevesinde hiç beklemediğimi söylemeliyim. Net olarak Kocaman iddiasının içini doldurdu...
İkincisi fizik durum
Şunu kabul edelim ki, bu durumda da belirgin bir düzelme var. Gençlerbirliği maçında 58. dakikadaki Sezer’in dahli sonrasında Fuat Çapa’nın beklediği fiziksel çözülme bir yana oyunu olduğu gibi rakip alana yıkışları bunu da gösteriyor. Bunda Avrupa sahnesinin payı büyük. Arada 48 saat olduğu sürece üst düzey bir Avrupa maçının yorgunluğu olmaz. Hatta bu maçlar fiziksel standardı yükseltir. Şu bir gerçek, Avrupa sadece kafayı yorar. Kazanıyorsanız sorun kalmaz.
Üçüncüsü kontratak yapamama
Burada gelişme var çünkü Sow mükemmel formda. Ancak yapısal gelişme yeterli değil. Ve aslında bu, daha temel, ülkeye dair bir sorun. Haftaya bu konuya teorik açıdan daha geniş girelim. Kendi adıma bu konudaki özeleştirim bu...
Umarım Kocaman da zamanı geldiğinde bunu her yönüyle yapar...










