Hiç zor değil
Haberin Devamı ›
Fenerbahçe, Salzburg deplasmanında ilk 65 dakikada yaşlı bir takımdı. Son bölümde ise tecrübeli bir takım. Bazen gerçek işte böyle aynı 1.5 saat içinde bambaşka yüzlerini ortaya koyuyor. Bu durumu belirleyen iç ve dış etkenler var.
-Dış etken Salzburg’un bu zamana kadar özellikle Avrupa’daki hiçbir rakibinin sergilemediği bir baskı oyunuyla maça başlaması oldu. Yaş ortalaması düşük, enerjik ve güçlü yönü hücum alanında hareketli ve kalabalık bulunmak olan rakip Fenerbahçe stoperlerine baskı yaptı. İki katmanlı, stoperlere onlardan pas alacak orta saha oyuncularının arasına girerek pas bağlantılarını kesmeye çalıştılar ve bunu başardılar. Tabii ki bu aşılamayacak bir oyun değildi. Aşılamamasının sebebini iç etkenlerde aramak lazım.
Tamamı merkez ağırlıklı
Yapısal etkenle başlayalım: Fenerbahçe’nin 11 oyuncusunun tamamı merkez ağırlıklı oyunculardı. Kadlec kağıt üzerinde bir sol bek olsa da oyunu enine açıp çizgiyi sürükleyebilecek hareketli biri değil. Topuz için de benzer şeyler söyleyebiliriz. Doğaçlama oynayan, yürekli, enerjik ama şekillendirilmemiş bir yetenek Mehmet. Gökhan Gönül’ün yaşamsal rolünü üstlenip oyunu enine ve boyuna açabilme becerisinden yoksun. Kuyt ve Alper de çizgide rahat eden oyuncular değil. Dolayısıyla Fenerbahçe aslında bir merkez takımıydı ve rakibin oyunu hücum alanında geniş kullanma becerisini karşılamak zor oldu.
Yanal 4-1-4-1 oynamayı tercih ediyor. Sow ve Kuyt’la bu oyunu oynarsanız, bu oyun, otomatikman hücum yönünde 4-1-2-3, yani tek çapalı bir 4-3-3 olur. Ama Sow ve Gökhan yoksa oyun daha çok
4-4-1-1’e yani bir 4-4-2 varyasyonuna yaklaşıyor. Çünkü Alper an itibarıyla çizgiyi de kullananan bir hücum oyuncusu özelliği sergileyemiyor. Sonuç olarak Fenerbahçe merkezde oynayan bir 4-4-2’ydi aslında.
Savunma disiplini
Böyle bir oyunda baskı yerken oyunu enine açabilmek zor. Hem orta saha oyuncularının top alması zor hem de aldıklarında markaj alanı dışında uygun durumda pas opsiyonu yok. Emre’nin hiç hazır olmayışı da buna eklenince durum Salzburg için hiç de yorucu olmayan sürekli bir baskı oldu. Fenerbahçe içinse alanı kapamak dışında pek bir şey yapılamayan bir 65 dakika. Topal çapa olmaktan 3. stoper olmaya döndü. Volkan’ın iyi oyunu ve geçen seneden en büyük kazanım olan savunmada disiplinli yerleşimle skor tutulabildi. Oyuna ortak olmaksa mümkün olmadı. Salzburg’un golünden sonra. Yine iç ve dış etkenlerle bu kez tecrübeyi konuşturabildi Sarı-Lacivertliler.
- Salzburg
ön alan presinden kontratak önceliğine döndü. Fenerbahçe stoperleri rahat top alıp verdi. Topuz ve Kadlec rakip alana geçip pas durağı olmaya başladılar. Sow tehdidi, hücum alanını sola doğru genişletti. Ve asıl önemlisi Emre çıkıp Cristian sahaya gelince baskısız oyuna dinç bir giriş yapabildi. Buradaki büyük başarı topa sahip olup ceza sahası çevresine yerleşmekten ziyade, topu hep iyi kullanıp kademeyi de kaybetmeden kontra yememek oldu. Hem de Salzburg, hızlı hücumcularını oyuna almışken.
Golle gelen
Fenerbahçe bu oyunla son dakika golünü bulunca resim tamamen değişti ve tecrübe kazanmış oldu. 1-0’lık skor Fenerbahçe’yi Avrupa’da zirveye yaklaştıran kontrol oyununu ikinci maçta manasız kılabilirdi. Şimdi yine eldeki en büyük silah bu. Moral yönüyle de rakip üzerinde büyük bir baskı yaratıldı. Çünkü ligde 2 maçta 10 gol atıp 65 dakika rakibe pozisyon vermeden baskı kurmalarına rağmen istediğini alamayan bir genç ekibin toparlanması, yılgınlıktan çıkması kolay olmaz. Dolayısıyla Fenerbahçe’nin en büyük sıkıntısı olan stoperlere baskı halinde oyun kuramama riski çok düşük. Salzburg benzer bir ön alan baskısıyla oyuna başlamak istese dahi aynı mükemmellikte uygulayamaz. Buradaki kritik nokta o baskıyı hemen kırabilmektir. Yanal özellikle savunmadan çıkışta oyunu enine açabilen ve en az 2 pas opsiyonu yaratabilen bir oyun planı yapabilirse, Salzburg’un sevmediği yer olan orta sahaya topu geçirebilirse sorun
kalmaz. Fenerbahçe her ne kadar hazır olmasa da bunu yapabilecek tecrübeye sahip ve bunun altında kalacak kadar da yaşlı değil. Geçen senenin geleneği ve alışkanlığı turu çok rahat geçmeli.










