Bildiğimiz Fenerbahçe
Bu, rakip hangi güç standardında olursa olsun etkileyici bir oyun. Galatasaray’a karşı da Samsunspor’a karşı da. Direkt kaleyi hedefleyen delici bir futbol. Zaten başka bir oyun da kuramıyorlar. Önde oynanabildiği sürece direkt kaleyi bulabilen bir takım bu... Ama hepsi bu...
Haberin Devamı ›
İki oyuncu dahi (Sahadaysa Stoch değilse zaten Alex) yıpratıyor... Zihnen ve bedenen. Rakibin savunma yetenekleri ne seviyede olursa olsun mutlak pozisyon ve hatta gol de buluyorlar.
Sonra rakip kıpırdanmaya başlıyor. Fenerbahçe’nin ön hattıyla arkası arasında kopma başlıyor. Çünkü sahayı enine parsellemelerine rağmen topu hızlı dolaştıramıyorlar. Topa takım olarak sahip olamıyorlar. Akınlarının ribaundu yok. Top kaptırmalar artınca orta saha yavaş yavaş mevziyi geriletmeye başlıyor. Çünkü geçilmek istemiyorlar.
Rakip kıpırdandıkça orta saha gevşiyor, kırılganlaşıyor. Kademe kalmıyor. Bunu sadece Alex’in geri koşamamasıyla vs. açıklayamazsınız. Kuşkusuz payı vardır ama bu yetenekleri ölçüsünde bu ihmal edilebilir bir ‘eksi’dir.
Haberin Devamı ›
Ama buna savunma göbeğinin orta saha özelliklerinin olmamasını, iyice geri yaslanmalarıyla orta sahayı da geri çektiklerini ekleyin... Baroni’nin Avrupa tipi savunma/orta saha becerilerinin yeterli olmaması, iki sol orta saha alternatifinin de kademe yapmayı bilmemesini ekleyin. İşte burda durum vahimleşiyor. Çünkü kontra da yapamaz hale geliyorlar.
Fenerbahçe bu yüzden rakip kim olursa olsun deplasmanda zorlanıyor. Ve de ne Galatasaray ne Samsun maçında oyunu ne kontrol edebiliyor ne kontra yapabiliyor.










