Verelim coşkuyu...

Haberin Devamı ›
98 Dünya Kupası Elemelerinde Hollanda’yı ilk kez kendi sahamızda mağlup ediyoruz. Günlerden cumartesi, yer Bursa... Portakallar penaltı bile kaçırıyor. Ama ardından ne oluyor; Günlerden çarşamba yer İstanbul, Ali Sami Yen’de Belçika 3-1’lik skorla A Milli Takımımız’ı güzel bir rüyadan uyandırıyor. Bir diğer çarpıcı örnek ise EURO 2000 Elemeleri’nden; yine bir dünya devi Almanya’yı Bursa’da ağırlıyoruz. Yine Panzerler karşısında 1-0’la galip gelip o zafer sarhoşluğumuzla 4 gün sonra İstanbul’da Finlandiya 3-1’lik skorla boyun eğiyoruz... 2 şok yenilgi sırasında takımın başında Mustafa Denizli’nin olması mutlaka bir tesadüf...Gelelim bu dönemin senaryosuna. Macarlar’ı tarihimizde ilk kez yeniyoruz. Hem de Budapeşte’de. Peki yarın? Aman beyler! Sakın ha yapmayın! Bu defa rakip Moldova olsa da, tribünler boş olsa da, kadroda sıkıntımız, fazla sakat oyuncumuz olsa da! Aman ha!***Bir de Fatih Terim meselesine değinmek istiyorum. İstanbul’daki basın toplantısında bir meslektaşımızı şöyle güzel bir “haşlamasına” rağmen ona destek vermeliyiz. Kendisi istiyor da ondan. Aslına bakarsanız destek istenmez, alınır... Ben yine de verelim diyenlerdenim.Terim, “Nuri benim prensim, takımın beyni olacak. Korkmayacağım en önemli maçlarda onu sahaya süreceğim” dedikten sonra takımında oynamıyor diye Macaristan karşısında 18’e bile almamasına rağmen vermeliyiz...Terim, takımında yine oynamayan Can Arat’a milli takım formasını teslim ederken “Kendi takımında oynaması beni ilgilendirmez. Ben ona güveniyorum, o yüzden de formayı veriyorum” dedikten sonra yine genç oyuncuyu yedeğe çekmesine rağmen vermeliyiz...Gerçekten vermeliyiz, vermeliyiz ki coşkuyu, milli takımımız EURO 2004 ve Almanya 2006’yı es geçmesinin ardından EURO 2008 trenini kaçırmasın. İsviçre ve Avusturya’da yine Türk’ün gücünü göstersin... Ülkemiz için vermeliyiz! Hep destek tam destek...