Arama

Popüler aramalar

Söz konusu Brezilya ise...

Haberin Devamı

Güney Amerika Elemeleri’ndeki göz kamaştırıcı performansını Dünya Kupası’nda da devam ettiren Şili, grubun son maçında İspanya’ya 2-1 kaybetmesine ve oyunun büyük bölümünde 10 kişi oynamasına rağmen Avrupa Şampiyonu rakibi karşısında kafa kafaya bir futbol sergileyip, “Bu takımda iş var” dedirtmişti. Ancak karşınıza Brezilya çıkınca işler bariz şekilde değişiyor, her ne kadar Sambacılar’ın teknik direktörü Dunga maç öncesi, “Şili’yi yenmek hiç kolay değil” dese de...

Oysa ki Brezilya mücadeleye beklenen ofansif etkinlikte başlayamadı. Belli ki Şili’nin dinamik, kollektif ve tatlı-sert oyun anlayışı hocaları kadar sahadaki futbolcuları da tedirgin etmiş. İlk yarım saat içerisinde sadece Gilberto Silva ve Ramires’in birer şutuyla rakip kaleye giden Sambacılar, Juan’ın kafa golüyle rahatladı. Deneyimli savunmacı, bir stoperde olması gerekenin dışında ekstra bir vuruşla kaleci Bravo’yu mağlup etti.

Golün ardından baskıyı artıran Brezilya; Robinho-Kaka-Luis Fabiano hücum üçgeniyle farkı ikiye çıkardı. Fabiano’nun goldeki ustalığı kadar Kaka’nın topa dokunuşundaki zarafet ve zeka unsuru görülmeye değerdi. Vittek, Stoch, Holosko, Elano, Keita, Lugano, Song derken ikinci yarının başında oyuna girmesiyle sonunda Tello’yu da Şili formasıyla Dünya Kupası’nda seyrettik. 3. golde vuruşu yapan Robinho’dan çok, topu o noktaya kadar getiren Ramires’in katkısı var. Maicon için ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Yıldız oyuncu, performansıyla limitleri zorluyor.

Brezilya için bu sonuç sıradan sayılabilir. Ancak Şili gibi bir rakip önünde alınan net skor, Sambacılar’ın gücünün ve diğerlerinden farkının önemli bir göstergesi aslında... 2006’da yeterince sert olamadıkları için eleştirilen Brezilya, Parreira’dan sonra Dunga etkisiyle üstün tekniğini sistematize eden bir makineye dönüşmüş durumda. Sambacılar’ı bu formlarıyla herhangi bir takımın durdurması zor gözüküyor.