Dalga geçercesine...

Haberin Devamı ›
Beşiktaş’ın zirve yarışına tekrar ortak olabilmesi adına 12 puan toplamayı hesap ettiği 4 maçlık nispeten kolay diye lanse edilen periyodun son ayağıydı Konyaspor karşılaşması.
Bayram etkisi İnönü’de olağanın çok üzerinde bir tribün coşkusu oluşturmuştu. Ancak Siyah-Beyazlılar oyunun başından itibaren fiziksel direnci beklenenin çok çok üzerinde bir rakip buldular, karşılarında...
Belki de bu durum Beşiktaş’ın fiziksel eksikliğinden kaynaklanıyordu. Granjciar’ın kendi kalesinin önünden alıp, 70 metre sürükledikten sonra net bir vuruşla Cenk’i avladığı pozisyon bu fiziksel mukavemetin en önemli göstergesiydi. Beşiktaş Guti gibi bir çilingirin eksikliğini belirgin ölçüde hissederken, Quaresma’nın bireysel çabaları da işe yaramıyordu. İşte tam bu noktada sahneye çıkan Kere’nin ters ve talihsiz kafa vuruşu Kartal adına umut ışığı oldu. Q7’nin teknik, Nobre’nin özveri, Tabata’nın çabukluk ve Holosko’nun bitiricilik unsurlarının ön plana çıktığı ikinci gol Beşiktaş’ın soyunma odasına psikolojik üstünlükle girmesini sağladı. Q7’nin sakatlanıp çıkması Beşiktaş’ın zaten az olan oyun estetiğini iyice sıradanlaştırdı. İkinci yarının ilk 15 dakikası içerisinde önce Holosko, sonra Tabata’nın kullanamadığı mutlak fırsatlar Beşiktaş’ın derbi öncesi erkenden dinlenme moduna geçmesine neden oldu.
Nitekim Granjciar’ın umulmadık golü Kartal’ın bitime yarım saat kala yine strese soktu. Burada yerini kaybedip, sahanın en iyilerinden Hakan Aslantaş’ı arka direkte bomboş bırakan Erhan bir kez daha “Ben bu takımın oyuncusu değilim” dedi.
Schuster’in, Ersan’ın sakatlığı sonrası Aurelio’yu stopere çekmesi, en az bu forvet yokluğunda Fatih’i kadroya almaması kadar şaşırtıcı ve dalga geçercesine bir tavır. Özellikle Fatih konusu kamuoyu nezdinde açıklığa kavuşturulmalı.
Schuster’in takımı üretkenlikten çok çok uzak. Zaten bu dörtlü fikstür paketinden sadece 8 puan çıkarmaları da, şimdiden yarışa havlu atmaları anlamına geliyor.