Metin Kurt'a bak Barış Alper!
Galatasaray’ın bugün verdiği mücadeleyi ben ‘Duvara Karşı’ deyimiyle açıklıyorum. 'Duvara Karşı' ifadesi, sanırım Fatih Akın'ın yönettiği ve Sibel Kekilli'nin o meşhur sahneleriyle akıllara kazındığı filmle günlük hayatımıza girdi. Ama durum o kadar basit değil! 'Duvara Karşı' sloganı ABD'de, özellikle Vietnam Savaşı'na karşı duruşunu simgeleyen, 68 kuşağının otoriteye karşı isyan ve meydan okuma biçimiydi. Bu anlamsız ve soykırıma dönüşen vahşi savaşa karşı protestolarda çok sık kullanılan bir slogandı. Zamanın egemen güçleri tarafından uygulanan sistemsel baskı ve adaletsizliğe karşı mücadeleci duruşu simgeleyen bir mottoya dönüşmüştü, 'Duvara Karşı' sözü.
Haberin Devamı ›
Orta oyununun adı, Galatasaray’ı durdurmak!
Galatasaray'ın, Kayserispor karşısında aldığı 4-0'lık galibiyetin bununla ne alakası var diye düşünenlere konuyu açmaya çalışacağım. Türkiye'de bir orta oyunu oynanıyor. Bu oyunun adı: Galatasaray'ı nasıl durdururuz. Evet, konu durdurmak. Aşağı çekmek. Dünyaya açılmasını engellemek, dünyanın en büyük kulüpleriyle rekabet edecek düzeye gelmemesini sağlamak.
Haberin Devamı ›
Kazım Kanat, yıllar önce açıkça ilan etmişti bunu
UEFA Kupası kazanıldığı zamanlarda Galatasaray Avrupa Gol Kralı Jardel'i kadrosuna katınca rahmetli Kazım Kanat Sabah Gazetesi'nde, 'Bu Galatasaray Durdurulmalı' başlıklı bir yazı kaleme almıştı ve gerekçelerini sıralamıştı: Diğer takımlarla makas daha da açılacak, bir daha bu takımın seviyesine çıkılamayacak vs. O nedenle bu takımı muhakkak durdurmalıyız, daha da büyümesini engellemeliyiz ve kendi standardımıza getirmeliyiz. Yani, evrensel olamayacak, yerel kalacak, bizimle bu çamurun içinde debelenecek. Oysa senden iyi bir takımı durdurmanın tek yolu ondan daha iyi olmandan geçiyor. Kazım abi elbette bunu çok iyi biliyordu ama Beşiktaş holiganlığı daha ağır bastı! O zaman, Galatasaray'ın, kendi aralarındaki hesaplaşmalarını bir türlü bitiremeyen kendi iç dinamiklerinin de yardımıyla başardılar bunu.
Bütün amaç, Galatasaray'ı yerel rekabete hapsetmek
Lafı fazla uzatmayalım. UEFA ve Süper Kupa zaferleriyle dünyanın potansiyeli en yüksek kulüplerinden biri haline gelen Galatasaray'ın büyümesini engelleyen güçler bugün de iş başında. Çünkü Galatasaray, son üç sezonda elde ettiği yerel başarıları evrensele taşımaya en yakın noktada bugün. Bunun farkında olan ezeli rakipleri, Sarı-Kırmızılı takımı durdurmak için her türlü saha dışı organizasyona, bel altı müdahalelere baş vuruyor. Konvansiyonel medyasıyla, sosyal mecrasıyla, trolleriyle, yöneten-yönetilenleriyle, siyasi, ideolojik ve ekonomik bağlantılarıyla dört koldan kılıç kuşanıp cenge çıkmış durumdalar.
Cim Bom sadece duvara değil, her şeye karşı...
Galatasaray bugün Duvara Karşı. Aslında her şeye karşı. Sarı-Kırmızılı camiayı 'Yapı' adı altında yaftalayıp itibarsızlaştırmaya çalışarak yansıtma tekniğini kullanan, tüm ülkede örgütlenmiş gerçek bir 'Yapı'ya karşı. Rakiplerinin yönetici ve teknik adamlarının Galatasaray maçı öncesi tüm medyayı dolaşarak iddialı demeçler vermeleri, taraftarlarını motive etmeye çalışmaları, hatta bazılarının seyircilerini kışkırtmaları, bazen de hakarete varan ifadeler kullanmaları boşuna değil. Sponsorluk veya bizlerin aklının ermediği başka birtakım teşvikler vasıtasıyla arkalarında yer alan güçlere bakınca aslında fotoğraf net olarak karşımıza çıkıyor!
Haberin Devamı ›
Şampiyonluk kutlayan seyirci şimdi saldırıyor!
Burada bir anekdot vermek istiyorum: Fenerbahçe'nin Denizli faciası sonrası Galatasaray'ın elde ettiği o mucizevi şampiyonlukta ben görev icabı Kayseri'deydim. Galatasaray, İstanbul'da Kayserispor'u 3-0 yenmişti o son maçta. Şayet Kayseri o maçtan bir puan alsaydı tarihinde ilk kez UEFA Kupası'na gidecekti. Ama bu durum Kayserililer ‘in hiç umurunda olmadı. Sarı-Kırmızılı takım şampiyonluğunu ilan edince bütün Kayseri şehri sokaklara döküldü ve bu başarıyı kutladı. Dün gece ise Kayserili taraftarlar, Galatasaray'ın kaldığı oteli taşladılar, havai fişeklerle taciz ettiler milyonlarca Euroluk futbolcuları. Nereden nereye! O taraftarları provoke eden, destekleyen güçleri ortaya çıkarırsanız yumağı çözecek ipi de yakalamış olursunuz.
Yunus, Kerem ve Barış krizleri tesadüf mü?
Bugün yapılan operasyonların da somut göstergeleri var. Son bir, bir buçuk ayın gündemine bir bakar mısınız? Yunus Akgün sözleşme uzatmadı. Takımında mutsuz. Kazancını yeterli bulmuyor. Her gün bu suni kriz yandaş medya ve paralı askerler tarafından kamuoyuna pompalandı. Ardından Kerem Aktürkoğlu olayı devreye girdi. Süreci biliyorsunuz, fazla detaya girmeye gerek yok. Bütün bunlar Galatasaray'a zarar verecek hamlelerdi. Galatasaray'ın yapacağı transferlere girilmesi, engellenmeye çalışılması da bu operasyonların bir parçası elbette. Son olarak Barış Alper olayı patladı, patlatıldı. Neyin, ne olduğu oldukça açık aslında. Menajerler, komisyoncular, çakallar, 25 yaşındaki saf bir Karadeniz çocuğunun bedenine kene gibi yapışmış kan içiciler, onları yönlendiren baronlar; hepsi bu kaosun bir parçası. Maalesef, benim en çok sevdiğim Galatasaraylı futbolcu olan Barış Alper de bu krizin patlamasında bir Karadeniz delikanlısı gibi omurgalı bir duruş sergilemeyerek pay sahibi oldu
Haberin Devamı ›
Kendini vazgeçilmez sananlar hangi mezarlıkta!
Gelgelelim, Galatasaray takımı ve hocası Okan Buruk kendisine dün gece Kayserispor maçında çok önemli bir ders verdi. "Sen olmazsan da biz varız" dediler Barış Alper'e... "Sen bu takımın her şeyi değilsin, sadece bir parçasısın" mesajını verdiler bu aklı karışmış deli delişmen adama. Okan Buruk, yaptığı tercihlerle bir bakıma meydan okudu Galatasaray'a meydan okuyan bu cahil çocuğa. Yerine oynattığı Eren iki gol atarak Kayseri'nin gardını düşürdü. Onun yerine giren Zaniolo, Kayseri'nin sağ tarafını felç ettiği gibi harika bir golün asistini yaptı; Osimhen'e, al da at diyerek... Meşhur bir söz vardır: Mezarlıklar kendini vazgeçilmez sananlarla doludur, diye... Galatasaray dün Kayseri maçında Barış Alper Yılmaz'a bunu hatırlattı.
Kaleci Bilal'e yapılan büyük terbiyesizlik
Kayserispor, transfer tahtası kapalı olmasına rağmen ligin dişli takımlarından biri. İyi bir hocası, sağlam bir oyun planı ve tehlikeli oyuncuları var. Dün gece zaman zaman Galatasaray'ı zorladılar. Ancak karşılarında hafta içi gelişen olaylardan dolayı kenetlenmiş bir takım vardı. Artı Kayseri'nin takım değerine eşit yıldızları... Zaten onlar devreye girince yapacak bir şeyleri kalmadı. Seyircinin 100. maçına çıkan kaleci Bilal'e yaptığı terbiyesizlik için ise söylenecek söz yok. Bu ülkenin malzemesi bu maalesef.
Galatasaray'da ise galibiyette pay sahibi olan birkaç futbolcu vardı. Eren, Yunus, Sallai, Sane, Osimhen ve yerlerine futbolcu bakılan Günay ile Abdülkerim... Öne çıkan isimler bunlardı. Tabii başka iyi oynayan topçular da vardı ama bu saydığım isimler sahaya karakter koydular.
Barış Alper Yılmaz, Metin Kurt'u tanıyor musun?
Son olarak yine Barış Alper'e sesleneceğim, her ne kadar sesimi duymayacağına emin olsam da... Sağ-sol kenarlarda oynayan topçusun çoğunlukla. Dün senin pirin 'Çizgi Kralı' unvanlı Metin Kurt'un 13. ölüm yıldönümüydü. Senin takımını yalnız bıraktığın bir günde... O da senin gibi takımının 1970'li yıllarda üç yıl üst üste şampiyon olmasında çok önemli rol oynamıştı. Sonra çok sevdiği Galatasaray'la yolları ayrıldı. Para için değil, parayı pul olarak gördüğü ve emeğe, emekçiye saygı duyduğu, emeğin en kutsal değer olduğunu savunduğu için. O zamanın muktedirleri sırf bunun için kellesini aldılar o asi adamın. Okuma yazman muhakkak vardır. Metin Kurt'u bir zahmet araştır, oku, anla ve kendine ona göre kariyer planla. Ama önce seni sağmal inek gibi gören çakal sürüsünü etrafından uzaklaştır. Bu kafayla gidersen çok büyük paralar kazanırsın ama asla bir Metin Kurt olamazsın. Tercih senin kardeşim!..