MENÜ

Embedded spor yazarları!

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Görevleri, dezenformasyon yaparak ABD çıkarlarını korumaktı. Bizzat ABD Hükümeti tarafından ordu ile birlikte gönderilmişlerdi, savaş meydanına. Gerçekleri çarpıtarak, ABD Ordusu’nun işlediği savaş suçlarını gizleyerek, hem kendi halklarının moralini yüksek tutmayı, hem de ülkesinin Irak’a karşı psikolojik üstünlük kurmasını sağlamayı hedefliyorlardı. O zamanlar gazetecilik etiği açısından çok tartışıldı bu konu. Gazetecinin böylesi bir misyon üstlenmesinin doğru olup olmadığı, gerek akademik çevrelerde, gerekse dünya basınında sık sık masaya yatırıldı. Genel kanı, gazetecinin, herhangi bir savaşta ülkesinin çıkarları için dahi olsa objektiflikten sapmaması gerektiği yönündeydi. Bu, bir gazeteci için son derece zor bir şey olsa da... Zira, yapılacak aleyhte bir haberin ardından ‘vatan haini’ damgasını yemek işten bile değildir. Embedded gazeteciler sadece savaşta mı ortaya çıkar? Elbette hayır. Onlar her zaman vardır. Savaşta ülkesi için çalışırlar -ki bu kabullenilebilir bir şeydir- barışta ise savundukları ideoloji veya taraftarı olduklları siyasi akım için faaliyet gösterirler. Ülkemiz, bu türden gazeteciler açısından son derece zengin bir iklime sahiptir. Tarihimizin her döneminde, kalemini bazı çıkar gruplarının hizmetine sunan gazeteciler ortaya çıkmıştır. Ve sayıları oldukça fazladır. Kimi inandığı için yapar, kimi de tamamen duygusal (!) nedenlerle... Kendini kulüplere iliştiren yazarlar Durum, elbette spor gazeteciliği açısından da farklı değildir. Ve ‘bir kaç çürük elma’ edebiyatı yapılarak geçiştirilemeyecek kadar da vahimdir. Özellikle ‘spor yazarı’ mertebesine ulaşmış gazeteciler için. İçlerinde futbolculuktan spor yazarlığına sıçrayanlar olduğu gibi, mesleğin her aşamasından geçenler de mevcuttur. Aslında sayıları pek fazla değildir. Ancak ne yazık ki kapsama alanları oldukça geniştir. Yazdıkları ve yazmadıklarıyla hizmetinde oldukları kulüplerin taraftarlarının duygularını okşarken, rakip takım taraftarlarını ise provoke ederler. Futbol terörünün fitilini ateşleyenler arasında onlar da vardır; rakip takımlar aleyhinde yazdıkları saldırgan yazılarıyla... Taraftarı oldukları kulübün militanı gibidirler. Kulüplerinin aleyhinde olan haberleri gizlerler, lehte olanları ise abartarak verirler. Kimi zaman da kulüp menfaati doğrultusunda alenen yalan yazarlar. İlişkide oldukları yöneticiler tarafından yönlendirilirler, kullanılırlar. Birlikte yerler, birlikte içerler, birlikte gezerler. Yağmur, çamur, kış kıyamet demeden yıllarca kulüp takibi yapan muhabirlere, foto muhabirlerine bazı yöneticiler utanmadan köpek muamelesi yapar ama bu adamlar el üstünde tutulurlar. Üstelik sözkonusu aşağılamalara, azarlamalara, saldırılara seslerini çıkarmazlar, duymazdan gelirler. Onların bu aymazlığı, meslektaşlarına, mesai arkadaşlarına densiz yöneticilerin yaptığından daha ağır gelir, daha fazla acı verir. Mesleğe prestij kaybettiriyorlar Kimsenin alınmadığı takım otobüsüne, uçağına binerler, yöneticilerin yanında, adeta onlardan biriymiş gibi dolaşırlar. Bu ayrıcalık sayesinde ‘önemli adam’ vehmiyle hareket ederler. Aynanın karşısına geçtiklerinde kendi zavallılıklarıyla yüzleşmek zorunda kalırlar ama dışarıda tafralarından geçilmez. Son yıllarda bunlara mevcut federasyon yönetimine veya muhalefete kendilerini iliştiren yeni bir tür daha eklendi. Onların ilkesi filan da yoktur. Rüzgargülü gibidirler. Esinti ne taraftan gelirse, o yana dönerler. Her kulüp veya federasyon böylesi bir gazeteciye ihtiyaç duyabilir. Bu, anlaşılabilir bir durum. Ancak, gazetelerin embeddet spor yazarlarına neden ihtiyaç duyduğunu anlamak mümkün değildir. Gazeteye tiraj mı kazandırırlar? Hayır. Prestij mi sağlarlar? Ona da hayır. Bilakis kaybettirirler. Fakat gelgelelim, çalıştığı gazetenin spor yayını politikasında bile etkisi olanlar vardır. O nedenle spor gazeteciliği her geçen gün inandırıcılığını kaybetmektedir. Daha da önemlisi, halk, giderek spor yazarlarını itici bulmaktadır. Bu, kolay kolay giderilemeyecek bir güven erozyonudur. Gerçek spor gazetecilerinin ve meslek örgütümüzün bu konu üzerinde düşünüp çözüm üretmesi gerekmektedir. Zira, bu gemi batarsa suya gömülecek olan onlardır. Çünkü ‘embeddedler’ çoktan gemiyi terketmiş olacaktır.

YORUM YAZ