MENÜ

Arka Bahçe

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Bu sevda bitmez İnsan hangi sesleri duyabilir? Duyduklarımız, duymak istediklerimiz midir? Ya da duymamız istenenler midir? Hayata yeterince kulak kabartırsak, bize uzak gibi gelen yakınlarımızdaki sesleri de duymamız mümkün değil midir? O seslerin varlığını inkar edebilir miyiz? Örneğin; toprağın altındaki bir tohum filiz verirken, bir tomurcuk çiçek açarken, çıkardıkları sesleri duyamaz mıyız, can kulağıyla dinlersek. Veya itilmiş, ötelenmiş, unutulmuş, bir kenara atılmış, sahip oldukları yeteneklerinin içine hapsolmuş körpe fidanların; fırsat bulamayan, kendini gösteremeyen çocuklarımızın, gençlerimizin çıkardığı sessiz çığlıkları... Ülkenin doğusunda, batısında, kuzeyinde, güneyinde... Her yerde... Duyamaz mıyız, onların seslerini... Çoğunlukla duyulmazlar. Belki duymak istemediğimizden, belki de sağırlaştığımızdan sırt çeviririz memleketin kıyıda köşede kalmış evlatlarına. Ancak ne mutlu bize ki, gözden, gönülden ırak olanların feryatlarını duyanlar da var içimizde. Tıpkı Gündüz Tekin Onay gibi. Fatih Terim gibi... Gündüz Hoca’nın Düş Köyü Futbol Federasyonu Araştırma Geliştirme Koordinatörü (ARPEG) Gündüz Tekin Onay, yıllardır düşlediği bir projeyi bu yıl hayata geçirmek için kolları sıvıyor. Projenin adı: Futbol Köyü. Projenin amacını, ‘yöresel özellikleri ve alışkanlıkları farklı da olsa, heyecanları ve hevesleri ortak olan çocukları futbolun sihirli şemsiyesi altında kültür, eğitim ve sevgi birlikteliği içerisinde gruplar halinde bir arada belirli hedeflerde toplamak’ olarak belirliyor, Gündüz Tekin Hoca. Kendi ifadesiyle, ‘Düş Köyü’ olarak nitelediği projesini Milli Takımlar Teknik Direktörü Fatih Terim’e açtığında derhal kabul görüyor. Ve hiç vakit geçirmeden birlikte yola çıkıyorlar. İlk olarak, ülkenin en uzağında, Van’da projenin startını vermek için harekete geçiyorlar. Yerel yetkililerle gerekli temaslar yapıldıktan sonra proje için belirlenen iki araziyi gezmek üzere Van’a doğru havalanıyorlar. Biz de Milliyet’ten Ercan Güven ve usta foto muhabirimiz Yaşar Saygı ile birlikte onların peşine düşüyoruz. Başlangıçta sıradan bir iş seyahati olacağını düşündüğümüz yolculuğumuzun, Van Havalimanı’na indiğimizde farklı bir boyut kazandığını farkediyoruz. Havalimanı dışında Terim’i karşılamak için yüzlerce insanın toplandığını görünce şaşırıyoruz. Yediden yetmişe; çoluk çocuk, kadın erkek, genç yaşlı... Yüzlerce Vanlı, Terim’i, ‘Türkiye Seninle Gurur Duyuyor’, ‘İmparator Terim’ tezahüratlarıyla karşılıyor. İçlerinde, kucağında bir kaç aylık bebeği olanların da bulunduğu yaşmaklı yüz kadar kadın gözümüze çarpıyor. Ve ilginin boyutunu daha iyi kavrıyoruz. İzdihamdan dolayı havalimanından yarım satte ayrılan Fatih Terim’li heyet, onlarca araçtan oluşan konvoyla arazilere doğru yola çıkıyor. Vali Yardımcısı Ömer Özcan ile birlikte Eminpaşa Mahallesi ve Molla Kasım Köyü’ndeki Van Gölü’ne sıfır iki arazi geziliyor. Molla Kasım’daki arazi incelenirken, kulağımıza ilginç bir diyalog takılıyor. Vali Yardımcısı Özcan, arazinin hemen bitişiğindeki villaların bahçelerinin araziye ait olduğunu ve kaçak yapıldığını söylüyor. Terim’in cevabı, kendisine yakışan cinsten: “Sorun değil, hallederiz!” Ne de olsa lügatında ‘imkansız’ yok. Öğrencilerin sevgisi ağlatıyordu Arazi taraması bittikten sonra ilk durağımız Rekabet Kurumu İlköğretim Okulu oluyor. Okula adım atıldığında yer yerinden oynuyor. Öğrenciler Terim’e yaklaşabilmek, birlikte resim çektirmek için birbirini eziyor. ‘Gururumuz Terim’ tezahüratlarına, okulun ikinci katına çıktığımızda 10.Yıl Marşı eşlik ediyor. Konuşmak için kürsüye gelen ve öğrencilerin birbirinden akıllı soruları karşısında şaşkına dönen Terim’in, çocukların sevgisi karşısında duygulandığı göze çarpıyor. Konuşurken zorluk çekiyor. Daha sonra bunu kendisi de, ‘az kalsın ağlayacaktım’ şeklinde itiraf ediyor. Öğrenciler imza, okulun müdür yardımcısı da spor salonu istiyor. Terim, sanki Spor Bakanı! Bu konuşmalara, okulun müzik öğretmeninin kemanıyla çaldığı ‘Bülbülüm altın kafeste’ nameleri eşlik ediyor. Kemancı öğretmen, şarkının Atatürk’ün sevdiği şarkılardan olduğunu söylüyor. Absürd bir durum! Konçlar külotlu çorap gibi! Okulun ardından Valilik ve Belediye Başkanlığı ziyaretleri gerçekleşiyor. Müthiş bir heyecan ve karşılama. Terim Başbakan gibi! Bu ziyaretler sırasında geçtiğimiz yollarda biriken halk da, Terim’e el sallıyor, sevgi gösterisinde bulunuyor. Bu koşuşturma içinde akşamın nasıl olduğunu farketmiyoruz bile. Konvoy, resmi ziyaretlerin ardından yeni yapılan bir halı saha tesisine geçiyor. Açılışı Fatih Terim yapıyor. Büyük bir heyecanla Terim’i bekleyen çocuklar gösteri maçına çıkıyor. Maç başladığında Terim kenarda yerini alıyor ve dikkatle izliyor. Hayatları boyunca hayal bile edemeyecekleri bir durumla karşı karşıya kalmanın şaşkınlığını yaşayan geleceğin futbolcu adayları, Terim’in gözüne girmek için olağanüstü bir çaba sarfediyorlar. Formaları, yoksulluklarını dışa vurmaya yetiyor da artıyor bile. Bazıları formanın içinde kaybolurken, bazıları da koşarken düşen şortlarını çekiştiriyor. Bazılarının ise konçları külotlu çorap gibi! Sesleri duyulası çocuklar, bir rüyaya yatıyor adeta Terim’in gözetiminde: “Belki beni farkeder!” Başbakan muamelesi görüyor Vali Niyazi Tanılır ve Belediye Başkanı Burhan Yenigün’ün de katıldığı 200 kişilik akşam yemeği sonrası polis evini ziyaret eden Terim, burada bir saat kalıp polislerle sohbet ediyor, sorunlarını dinliyor. Ertesi günü erkenden kalkan Fatih Terim ve beraberindeki heyet, Kazım Karabekir Lisesi’ne gidiyor. Burada da manzara aynı: Olaganüstü bir ilgi. “Geleceğini söylemişlerdi de, inanmamıştık” diyor öğrenciler. Fatih Terim’in Van’daki son durağı, Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı Feyyaz Tokar Parkı oluyor. Öğrencilerin halaylar çekerek karşıladığı Terim, resim atölyesinde bir öğrencinin elinden aldığı kuru kalemle bir kaç saniye içinde bir ağaç ve bir çocuk çiziyor! İçindeki çocuğu canlı tutan her yetişkin çocuk gibi! Ardında, farkedilmiş olmanın mutluluğunu yaşayan Van halkı ile çocuk sevinçleri, çocuk gülüşleri, çocuk mutlulukları bırakarak havalimanına doğru hareket eden Fatih Terim’in iç huzuru hemen farkediliyor. Yaşamı boyunca zaferden zafere koşan Fatih Hoca, ihmal edilmiş bir kenti kucaklayarak belki de en anlamlı zaferlerinden birine imza atıyor. Ve İngiliz spor yazarı Simon Kuper’ın futbol literatürüne giren şu sözü bir kez daha gerçekliğini kanıtlıyor: Futbol asla futbol değildir. Fatih Terim de sadece bir teknik direktör değildir. Onun ötesinde bir figürdür. Bir lider, bir idol, bir halk kahramanı... Düşleri gerçeğe çeviren bir kahraman... Orada bir köy var yakında!.. Gündüz Tekin Onay’ın, ‘Orada bir köy var, yakında’ sloganıyla hayata geçirmeye çalıştığı ‘Futbol Köyü/Düş Köyü Projesi’nin ana hatları şöyle: AMAÇ: Tüm aktivitelerde ortak olmak. Köyde yaşamak, kaynaşmak ve paydaş olmak. Müşterek hayallere ortak olmak. Yetenekleri belirlemek ve iyi bir futbol seyircisi olarak elçilik yapmalarını sağlamak. HEDEF KİTLE: Yurdun dört bir yanından, 12-16 yaşları arası 20 kız ve 80 erkek çocuktan oluşan 100 çocuk (Yüzde 50’si doğu kökenli) KULLANIM ALANI: Yaklaşık 15.000 metrekare. A) Futbol sahaları: 60x40= 2400, 40x20= 800, 40x20=800 metrekarelik sentetik alanlar. B) Kapalı alanlar: Çok amaçlı kullanım için, bir adet prefabrik yapı (15x20= 300 metrekare). C) Çadırlar: 1 adet 100 kişilik yemek çadırı, 1 adet 100 kişilik toplantı, eğitim, eğlence, TV çadırı, 20 adet yatmak için 4-5 kişilik çocuklara çadır, 5 adet antrenörler, yöneticiler için 2-3 kişilik çadır, 1 adet sağlık çadırı, 1 adet malzeme çadırı. D) Duş: 8 adet portatif duş kabini (3 bayan, 5 erkek), 10 adet portatif WC. PROGRAMLAR: 30 günlük futbol, antrenman. Yarışmalar, gezi gösteri, müzik, eğitim, konferans vb.

YORUM YAZ