MENÜ

Arka Bahçe

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Normal ne, anormal ne? Biz neyiz, kimiz? Normalliğin yalnızca kültürden kültüre değil, aynı kültür içinde zamana, sosyal sınıflara ve cinsiyete bağlı olarak da değişkenlik gösterdiğinin altını çizen Horney, şu olguya da vurgu yapmadan duramaz: “Her kültürün, kendi duygu ve dürtülerinin ‘insan doğası’nın tek normal ifadesi olduğu inancına dört elle sarılması için yeteri kadar neden vardır.” Normallik ve anormallik kavramları üzerinde şüphesiz başka bilimadamları da çalışmalar yapmış, çeşitli açıklamalar getirmiştir. Hepsinden alıntı yapmamıza imkan yok. Ancak varılan sonuç, üç aşağı beş yukarı aynıdır: Her kültürün, her toplumun kendine özgü bir normallik ve anormallik anlayışı vardır. Bu kavramlar, aynı zaman diliminde yaşanılmasına rağmen yeryüzünün doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine öylesine değişiklikler gösterir ki, tek bir “doğru” bulmak mümkün değildir. Hatta bırakın toplumları, aynı toplumun bireyleri arasında bile bu iki kavram büyük farklılıklar gösterebilir. Özellikle de bizim gibi kaosun ve kargaşanın eksik olmadığı dinamik toplumlarda... 80’li yıllardaki iletişim devrimiyle kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması sonucu dünyaya açılan Türk toplumunun çok büyük bir kesimi bu değişime ayak uyduramamıştır. İyi eğitimli, elit bir azınlık batı normlarını benimserken, işsizlik ve yoksulluk nedeniyle köyden kente akın eden çoğunluk, çağdaşlıkla geleneksel değerler arasında sıkışıp kalmıştır. Ne çağdaş olabilmiş, ne de geleneksel kalabilmiştir. İki arada bir derede savrulup giden köylü-kentli kalabalığı, bu sancılı süreçte geçmişten günümüze kendini var eden, ayakta tutan tüm geleneksel değerlerini yitirirken, “kuralsızlık” tek kural olarak egemenliğini ilan etmiştir. Bugün, kırmızı ışıkta duranın arkadaki araçlar tarafından taciz edilmesi, emeğiyle, namusuyla para kazananlarla alay edilmesi, dürüstlüğün, erdemin aptallık olarak nitelendirilmesi, çalanlara “helal olsun” denmesi, devletine ve toplumuna karşı olan yükümlülüklerini yerine getiren sade vatandaşın horlanması, itilip kakılması, buna mukabil hırsızın, ursuzun, vurguncunun, zorbanın saygı görmesi, devlet otoritesinin yerini mafyanın alması, boşuna değildir. Geçmişte bizim için anormal olan, bugün artık normal kabul edilebiliyor. Keza normal olan da, anormal! Cenk İşler’in centilmenliği Fatih Tekke’nin silahı!.. Bundan iki hafta önce İnönü Stadı’nda oynanan Beşiktaş-Kayseri Erciyes maçında Cenk İşler’in gole giderken, yerde yatan rakip oyuncu nedeniyle topu taca göndermesi üzerine, bilen bilmeyen kalem erbabı, yorumcu morumcu ahkam kesti. Her hafta tv ekranlarından evlerimize zehir püskürten bir takım amigolar, çok duygulanmış numarasına yatarak titrek sesleriyle Cenk İşler’in davranışını kutsadı. Bazı ulema abiler de hep akıntıya karşı kürek çekme ve farklı olma dürtüsüyle sözkonusu futbolcumuzun jestinin altında kurnazlık aradı! Aynı günlerde Fatih Tekke’nin, silahını havalimanında emanete teslim ederken görüntülenmesi ise neredeyse bir infiale neden oldu. Kendi belinde, evinde silah bulunduran, hatta bununla kalmayıp özel korumalarla gezen bir takım yazar çizer, mal bulmuş mağribi gibi Fatih Tekke’nin silahını, kalemine diline doladı. Milli Takım’ın santrforu ağır eleştirilere uğradı, neredeyse lanetlendi. Meğer Fair Play’i ne çok severmişiz! Bazı okurlarım ve dostlarım, bu tür konularda hassas olduğumu bildikleri için Cenk İşler’i ve Fatih Tekke’yi yazmadığım için beni eleştirdi. Hepsine verdiğim cevap tekti: Normal de ondan. Evet, Cenk İşler’in yerde yatan oyuncu nedeniyle topu taca atması da normal, Fatih Tekke’nin belinde silah taşıması da... Fatih’in neden silah taşımak zorunda kaldığı zaten ilerleyen günlerde belli oldu. Devlet otoritesinin ortada olmadığı, adaletin tecelli etmediği bir düzende bireyler kendi başının çaresine bakar. Fatih de öyle yaptı. Yani normal olanı. Kendini güvende hissetmediği için, silaha sarıldı. Fatih Tekke bugünün Türkiyesi’nde değil de, barışın, huzurun ve devlet otoritesinin olduğu bir ülkede silah taşısaydı, o zaman yaptığı anormal, hatta suç olurdu. Gelgelelim Cenk İşler’in davranışına... Erciyesli futbolcunun bu davranışının da bir özelliği yok. Çünkü o, yapması gerekeni yaptı. Çünkü biz toplum olarak yapmamız gerekeni yapmadığımız için Cenk’in hareketi hepimizin içini titretti. Belki de kendi gerçeğimizle yüzleştirdi ve utandırdı bizleri... Burada normal olan Cenk, anormal olan da bizleriz. Bizler günlük yaşantımızda haketmeden kazanç elde etmeyi bir şiar olarak benimsememiş olsaydık, Cenk’i alkışlardık elbette ama, bu kadar da kutsamazdık. Şayet biz normal olsaydık, o maçta Cenk’in topu taca atmasını değil de, aynı pozisyonda bir kaç Beşiktaşlı futbolcunun atağı devam ettirmesini konuşurduk. Zira, gerçekte anormal olan oydu... Ve hepsi de bizim gerçeğimiz...

YORUM YAZ