MENÜ

Arka Bahçe

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Yıldızın parladığı ya da parlayamadığı anlar!.. Aralarında İstanbul’un Fethi - Fatih Sultan Mehmet, Amerika’nın Keşfi - Kristof Kolomb’un da bulunduğu bu 11 tarihi olayın gerçekleşmesinde en kısa zaman diliminin, yani bir “an”ın etkisinden söz eden Zweig, o “an”la ilgili şunları söyler: “İnsan yaşamına çok ender olarak bağışlanan o bir saniyelik büyük an, kendisinden yararlanmasını bilenlerin yıldızını parlatır, bu aynı zamanda, insanlık tarihinde yıldızın parladığı andır; ama bu yazgı anı kendisinden yararlanmasını bilmeyenlerden de öç alır, hem de nasıl bir öç! Sağduyu, buyruğa boyun eğme, çaba ve akıl gibi insanlık erdemleri, yazgıyı belirleyen o büyük anın tutuşturduğu ateş içinde eriyip yok olur. O büyük an, korkakları küçümseyerek geri iter ve yeryüzünün bir başka tanrıları olan yüreklileri ise, ateşli kolları arasına alıp gökyüzüne, yiğitlerin yanına götürür.” Beşiktaş’ın Steaua Bükreş ile oynadığı UEFA Kupası maçının 87. dakikası da İbrahim Akın için, “yıldızın parladığı an” olabilirdi, şayet o golü atmasıydı! İyi bir insan ve futbolcu olduğuna inandığım İbrahim Akın, Steaua’lu defans oyuncusu yerde yatarken, Juanfran’ın cezaalanına ortaladığı topu kaleye göndermek yerine, eliyle tutsa ve sakat futbolcunun yanına bıraksa, Beşiktaş 2-1 değil, 2-0 yenilecekti. Siyah - Beyazlı takım belki ileride o golle UEFA’da yoluna devam edecek, ama İbrahim Akın’ın karşısına kendisini gerçek bir yıldız statüsüne kavuşturacak böylesi bir “an” bundan sonra çıkmayacak. Genç futbolcu, eğer ofsaytı bozan yerdeki oyuncuyu hiza alıp pozisyona girmek yerine topu tutabilme yürekliliğini gösterebilseydi, bir karabasan gibi üzerimize çöken futbol terörü belki bugün ikinci planda kalacaktı. Bizler geleceğe daha umutla bakacaktık. Gençler, onun yalnız futbolculuğunu değil, insanlığını da örnek alacaktı. Taraflı - tarafsız herkesin gönlünde taht kuracaktı. Kazanmanın herşey olmadığını bir kez daha öğrenecektik. Başına gelen olaylarla giderek nefesi daralan Beşiktaş’ın yüzü ağaracaktı, camia onunla gurur duyacaktı. Statta işlenen cinayetle dünyaya rezil olan Türkiye, kaybettiği itibarını geri kazanacaktı. Ama ibrahim Akın ne yazık ki bunu yapamadı. O, İngiltere Premier Ligi’nde oynanan iki maçta; kaleci yerde yattığı için kendisine verilen pası gol yapmayan ve topu eline alan West Hamlı Paolo di Canio ile hakemin takımı lehine verdiği penaltıya itiraz edip, itirazı kabul olmadığında topu auta atan Liverpoollu Robbie Fowler gibi gökyüzünde sonsuza kadar parlayan bir yıldız olmak yerine, bir gece ansızın kayarak kaybolan bir yıldız olmayı seçti. Ne yapalım; herkes kendi seçimiyle varolur ya da yokolur... ENKA’dan anlamlı seminer Farkında mısınız, Türk sporunda son yıllarda yüreğimizi daraltan o kadar olumsuz gelişme oluyor ki, ebeveynler artık çocuklarını spora yönlendirmemeye başladı. Dopingten tacize, şikeden stat terörüne kadar bir çok olayın tozu dumana kattığı, önümüzü göremez hale getirdiği şu günlerde; içimizi ferahlatan gelişmeler de yok değil. Tıpkı ENKA Spor Kulübü’nün sporcu, antrenör ve sporcu ailelerine verdiği seminer gibi... Geçtiğimiz pazar günü Sadi Gülçelik Spor Tesisleri’ndeki Oditoryum’a toplanan bir avuç insan, daha bilinçli spor yapabilmek için uzmanları can kulağıyla dinlediler. İlk kez düzenlenen ve geleneksel hale getirilmesi hedeflenen seminerin konusu, “Sporcularda Duyguların Yönetimi ve Hedeflere Ulaşım”dı. Kişisel Değişim Modeli (NLP) uzmanı Cengiz Eren ve Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Uzmanı Ayşim İncesulu’nun konuşmacı olarak katıldığı seminerde; “Sporcu Davranışları ve Psikolojisi”, “Profesyonel Zihin Yapısının Önemi”, “İstenilen Hedeflere Odaklanmak”, “Veli - Antrenör - Sporcu İletişimi”, “Duygusal Patlamaların Yönlendirilmesi” gibi konular işlendi. Eren ve İncesulu’nun verdiği mesajlar, Türk sporunun neden yerinde saydığı konusunda ipuçları veriyordu. Çocukların bir yarış atı gibi hazırlandığının ve kazanmaya koşullandırıldığının altını çizen uzmanlar, bunun genç sporcular üzerinde yarattığı baskıya dikkat çekerek, önemli olanın, kazanmak ya da kaybetmek değil, yarışmak ve yaptığı işten keyif almak olduğunu ısrarla vurguladılar. Başarısızlıkta en önemli etkenin, geçmişte elde edilen başarının önemsenmesi olduğunu dile getiren NLP Uzmanı Cengiz Eren’in, buna verdiği örnek ise oldukça ilginçti: Fatih Terim. ENKA’daki seminerde bir gerçekle daha yüzleştim. Karşılıklı tartışmaların da yaşandığı bu etkinliğe katılan pırıl pırıl çocuklar, Türkiye’nin, Türk sporunun aydınlık yüzünü oluşturuyordu...

YORUM YAZ