Arama

Popüler aramalar

Sabri kötü, siz iyisiniz!

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Galatasaray’ın 3-0 kazandığı maç benim hafızama “hezimete uğradığı karşılaşma” olarak kazanacak.

Öncelikle belirteyim ki; Sabri’yi tanımam, çay içmişliğimiz röportaj yapmışlığımız yoktur. Bilinsin isterim.

Sonra neden hezimet olduğunu açıklayalım…

Taraftarların önemli bir kısmı, Galatasaray açısından hayati maçta takımın sağbeki Sabri’yi ayağına top her geldiğinde ıslıkladı. Müthiş bir kararlılıkla! Sabah kontratının opsiyonu “muhtemelen” kadro dışı bırakılma tehditiyle kaldırılan Sabri’yi…

Taraftarlığın birinci koşulu sahada mücadele eden takıma, sporculara destek vermektir. Çünkü herkes takımı kazansın ister. İster baskıyla, ister gönülden 5 milyon liralık bir kontratı bırakan, sevdiği kulübünden sezon sonu ayrılma duygusuyla maça çıkan bir futbolcuyu yuhalamak iyi taraftarlık değildir.

Taraftar futbolcuyu sevmek zorunda değildir elbet ama ayağına pranga vurmak, onu coşkulandırmak yerine aptala çevirecek bir baskı yaratmak iyi bir taraftarlık örneği hiç değildir.

Kontratı Sabri mi yaptı!?

Sanırsınız kontratına parayı Sabri yazdı. Ve sanırsınız hoca başka bir oyuncuyu görevlendirecekken Sabri formayı zorla giyip sahaya çıkıyor! Sanki takımdaki herkes asgari ücret alırken Sabri dünyaları kazanıyor, sanki herkes mükemmel oynarken, Sabri oynamıyor…

Taraftar yönetime, teknik adamlara, hiç oynamadan milyonlarca euro kazananlara söyleyemediklerini Sabri aracılığıyla hallediyor. Sabri'ye verilen tepki bir başka bakışla hayattaki mağlubiyetin "Sabri" üzerinden temize çekilmesidir.

Mesele Sabri meselesi değildir, adları “Arena’ya çevrilen” stadyumlarda, stadın Arena takısına yakışır biçimde öfkelerini kendi sporcuları üzerinden boşaltma meselesidir.

Sabri son iki senenin meselesi değildir. Sabri son 14 sezonun meselesidir. Sabri, Prandelli hariç, hayranlık duyulanlar dahil tüm teknik adamların oynattığı bir oyuncudur. Sabri gün itibarıyla Galatasaray formasını en çok giyen 9. futbolcudur. Sabri’yi protesto edenler onun oynadığı kadar (409) maç seyretmiş midir, mümkündür!

Sabri özellikle son iki sezonda takımına ülkede en çok katkı veren sağ bektir. Dünyanın en kötü taç kullanan oyuncusudur belki ama Gökhan ve Şener’in yarısı kadar oynayıp, onların yaptığından fazla gol pası vermiştir. Sabri’nin oynadığı takım soz sezondaki tüm kupaları “o da oynarken” kazanmıştır.

Taraftar her zaman haklı değildir!

Unutmam bir Beşiktaş maçında “kaptan” İbrahim Toraman maçın başında krakibine vurup kırmızı görmüş, taraftarı onu soyunma odasına alkışlarla, tezahüratlarla uğurlamıştı. Şaşırmıştım. Takımını eksik bırakan İbrahim alkışlanırken, takımı gol yemesin diye çırpınan, kendisini parçalayan Beki Mercimek’le ise alay edilmişti... Ve ertesi gün gazetelerde Beşiktaş taraftarına övgüler yağdırılıyordu. Eyyamla gerçekten yüzleştiğimiz gündü ve değişmiyor…

Medyaya şaşırdım!

Şu maçı Sabri’ye yapılan protestoya değinmeden tamamlayan yazar abi kardeşlere şaşırdığımı söylemeden de geçemeyeceğim. Futbol futbolcuların duygularının da sonuca etki ettiği “romantik ancak sert bir oyundur!”

“Taraftar her zaman haklıdır” diyenler açık açık eyyam yapmaktadır. Kulübüne zarar veren, şiddet üreten taraftarları övenler ise zararlıdır…

Kaptanlıkla liderlik farkı!

Selçuk büyük futbolcu. Mehmet Demirkol’un “Çapasını” tartışabiliriz ama onunla ilgili yaptığı, “Futbol tarihini değiştiren adam” nitelemesi şahanedir, tartıştırmam…

Büyük futbolcu olmak ise büyük kaptan olmayı sağlamıyor. Dün Sabri taraftarlarca paralize edilirken Galatasaraylı futbolculardan en ufak bir reaksiyon yoktu! Kimse “arkadaşı için” üzülmedi, Selçuk başta kimse tribüne dönüp, “yapmayın lütfen” demedi. Kimse gollerden sonra ona gidip, yalnızlığını gidermek için bir “jest” yapmaya gerek görmedi. Mesela Yasin gol sevincini Tarık’la paylaşmayı tercih etti. Eleştirmek için söylemiyorum, bir tespiti paylaşıyorum. Önce Sabri’ye gitmedi, çünkü farkında değildi, çünkü onun için üzülmemişti, belki olmasa da olurdu!

Birbirini sevmeyen, önemsemeyen, birlikte sevinip üzülmeyen oyuncuların çok olduğu takımlarda başarı imkansızdır.

Selçuk’a, “kaptana” da geçen sene tepkiler yükselmiş, Selçuk da formasını Tugay hocasına verip gitmek istemişti. O gün de onun haksızlığa uğradığını yazıp, söylemiştik. O gün kendisine yönelen protestoya “zayıf” bir tepki veren Selçuk, bugün Sabri’ye yapılan haksız tepkiye hiç tepki vermedi. Kimse vermedi! Kimse şaşırmadı…

Galatasaray’ın Arda’dan sonra da kaptanları oldu, ancak görülen o ki Arda’dan sonra grup dinamiklerini yönetecek takım içi liderleri olmadı. Ve makalenin bu kısmını bir klişeyle tamamlayalım: lider olunmaz, doğulur…

Denizli ve yardımcı antrenörlük!

Denizli, bir futbol duayeni Derwall’in yardımcısı olarak başlamıştı mesleğe. Onu yardımcı yapmamışlardı, lider karakteriyle o almıştı yardımcılık görevini…

Hocanın son yardımcıları Yusuf Şimşek Antalyaspor’u, İbrahim Üzülmez Elazığspor’u çalıştırıyor.

Hoca açık açık meydan okuyor! Sanki, “Ben yanımda kim olursa olsun”, ya da “İsterse hiç kimse olmasın başarırım” diyor. Futbola dair aynı dili konuştuğu, antrenman bilimine hakim, oynayan ve yedek kalan futbolcunun psikolojisini çözebilecek, rakip analizi yapabilecek “teknik direktör adayı” yoksa zaten neyi konuşuyoruz ki!

Şimdiki yardımcılarına saygısızlık etmek istemem. Ancak onlar Denizli’nin yardımcıları olarak resmen ilan edilene kadar “kerhen” görev yapan futbol emekçileri olarak kalacaklar…

Teknik direktörlük hayali kuran teknik adamlar, hocayı ikna edecekseniz tam zamanı. Beklemeyin. Araya adam sokmayın!

Hocam siz de bu kadar iddialı olmayın…