Direnin Aydınlar

Haberin Devamı ›
Geçen haftaki yazısında Mehmet Ali Aydınlar ve Lutfi Arıboğan’a sorduğu soruyu yayında da sordu. “Çocuklarınız korumayla dolaşıyorsa bu fahri görevleri hala neden yapıyorsunuz?. O koltukta ne var?”
Dedim ki, “Bu bir soru mu, istifa çağrısı mı?”
Soruymuş...
Bilgin abi, “Kulüpler birliği başkanından Fenerbahçe başkanvekiline, bakanlık yapmış CHP’li milletvekili Erdoğan Toprak’tan meslekteki idealist hocalarımıza kadar herkes ’58. madde kaldırılsın, 4 büyükler asla düşürülmesin’ derken, ‘Herkes her zaman şike yaptı, teşvik verdi’ laflarını etmesinden, futbolumuz sıfır noktasında” dedi. Sistemin saygın pek çok ismi yediğini, kaçırdığını anlattı sonra.
Ben dayanamadım: “Saygın dediğin isimler ne verdiler, ne ürettiler?” diye sordum, kendim cevapladım: “Hiçbir şey.”
O, o insanların futbol adamı kimlikleri dışında toplumun en saygın insanları olduğunu söyledi. Ben de onları iş hayatlarındaki kimlikleriyle değil, görevdeyken yaptıklarıyla değerlendirdiğimi söyledim.
Program sonrası o isimleri kulüp başkanları ile karşılaştırsam kimden taraf olacağımı sordu. Elbette “ne verdiler” dediklerimi daha değerli bulduğumu söyledim.
İşte tam da bu sebeple “58. maddeyi kaldırmayacağım” diyen Mehmet Ali Aydınlar’ın göreve devam etmesi gerektiğini söyledim.
Fikrimde de ısrarlıyım...
70 klasör tapeyle savunma almadan karar verecek babayiğit belki de bu ülkede çoktur. Belki UEFA’nın dayatmasına rağmen Fenerbahçe’yi Şampiyonlar Ligi’ne gönderecek yiğitler de vardır. Belki Trabzonspor’u şampiyon ilan edecek, belki Trabzonspor, Beşiktaş, Sivasspor’u daha ilk günden düşürecekler de vardır. Hatta “hiç şike yoktur” deyip ilk haftadan karar alacaklar da!
Aydınlar bunları yapamadı. “İlk günden hiçbir takımımızla Avrupa kupalarına katılmıyoruz” kararını alamadı. Ancak, kim önerdi ki?
Niyeti, futbolu korumak.
Analitik düşünüyor.
Fenerbahçeli olmasına rağmen, Fenerbahçeliler’in dahi baskısına direnip, gerçek Fenerbahçeli gibi davranıyor...
Bu günler geçecek, bir karar verilecek, ülkenin yarısı beğenecek, yarısı beğenmeyecek, genel kurulda kulüp delegeleri, futbol adamları, bir defalığına mahsus af getirecek. Sonra rekabet kaldığı yerden devam edecek.
Sıra altyapılara yapılmayan yatırımlara, gelir dağılımındaki adaletsizliğe, çiftliğe dönen Futbol Federasyonu’ndaki kaynakların doğru kullanımına, yok sayılan ya da kendilerini yok saydıran 2. ve 3. lig kulüplerine, hakkı her gün büyük bir pişkinlikle yenen futbol emekçilerine, 15 yaşın altında lisanslı futbol müsabakası yapılamayan 35 ile gelecek, inşallah!
“Şike varsa bile ceza verilmesin” diyen bir ülke noktasına geldiysek eğer, her şeye sıfırdan başlamalıyız.
Serdar Bali’nin dediği gibi 2. Dünya Savaşı’nın mağlubu Almanya bugün Avrupa’nın devi olabiliyorsa, Türk futbolu bu sorunların altından kalkar.
Doğru bir lider ve kaliteli çok kaliteli ekiple...
Sporu bilen, adaleti herkes için isteyen, adalet ve demokrasinin futbolla bütün evlere gireceğinin farkında olan bir ekiple...
Şike yapmamış, teşvik primi verip almamış insanlarla. “Sistemin” yetiştirmediği adamlarla.
Dayanın...
(Genel kurulda 58. madde, ‘Sınırlı sayıda yöneticinin yaptığı eylemlerden kulüpler sorumlu tutulamaz’ gibi bir skandal ifadeyle düzeltilecek diye duydum. Gerçek bir cinayet olur! O zaman Türk futbolunun helvası bütün dünyada dağıtılır, haberiniz olsun.)
(Af ise küme düşürmeyle ilgili olacak. Fenerbahçe suçlu bulunursa Trabzon, Trabzon da suçlu bulunursa Bursaspor şampiyon ilan edilecek. Şikeli maçlardan kazanılan paralar ve bonuslar iade edilecek.”