Avcı'nın maaşı ve kader anları

Haberin Devamı ›
Hiddink’e çalışmadığı 3 ay karşılığında 2 milyon Euro’yu henüz 3 gün önce ödemişken!
O da yine ‘evet’ demiş.
Hayır mı diyecekti Kasımpaşalı... 100 bin lira deselerdi, demeyecekti! İstismar ettiler...
Abdullah Avcı’ya bırakın 4 büyükleri; Gaziantepspor, Eskişehirspor, Bursaspor 150 bin liradan az maaş teklif edebilir miydi?
Bunun bir arası yok mu? Ya çuvalla ödüyoruz, ya da laf olmasın diye hakkından az veriyoruz.
Bu değer Abdullah Avcı’nın değeri midir, A milli takım teknik direktörlüğünün mü? İkisi için de az...
***
Abdullah Avcı, Ziya Doğan’ın yardımcılığından sonra, Doğan gidince, İstanbulspor A2 takımına postalandığında; 4 yamalı top bir o kadar da futbolcu vermişlerdi. Ziya Doğan, onu kendisinden sonra A takıma teknik direktör olarak görmek istediğini herkese söylemişti. O da ‘Çalışmam’ demedi. Üçüncü oldu. (Türkiye’de değişen bir şey yok, Beşiktaş altyapısında da bir ay öncesine kadar 7 takıma toplam 16 top vardı...)
Galatasaray altyapısında da harikaydı.
Sonra onu Ünal Karaman milli takımlara kazandırdı. Yeniden yapılanma dönemiydi. Altyapı futbolcularını tanıyor diye 19 yaşaltı milli takımını verdiler. Mutlu mesut yola çıktı. Telefonu çaldı. Görev dağılımı yapıldıktan sonra 17 yaşaltı milli takımını alan Cem Pamiroğlu, Ünal Karaman’a “17 yaşaltı çocukları tanımıyorum. Ben 19 yaşaltını çalıştırsam daha faydalı olurum” demiş. Avcı’ya sormuş Karaman hoca; “Değiştirir misin?”
Değiştirir. Kaderini de, tarihi de...
U17 Avrupa Şampiyonu, dünya dördüncüsü bir takım... Sportif başarı kadar heyecan veren bir başka unsuru unutmamak lazım: Çağdaş, akıcı bir hücum futbolu...
Biz Avcı’yı orada sevdik...
Takımıyla büyümesine izin verilmeyen Avcı, Fatih Terim’in döneminde özellikle 4 büyüklerde elde ettiği şöhretin ve ‘siz bilirsiniz hocam’cıların yaptığı mobbinge rağmen direnmeye çalışır. Takımının yaşı bir daha düşürülür. A2 liglerinin planlaması yapılacaktır. Abdullah Avcı der ki, “Ben bu ligde çalıştım. 94’lüler arasında 4-5 yetenekli çocuk var, çok oyuncu çıkmaz. Ligi 95’lilerle oynayalım”.
“Ona biz bir bakacağız, 4 mü çıkar çok mu çıkar” cevabını alır. Öztürkçesi, “Sen anlamazsın bu işlerden”dir. Hayatlarında hiçbir kulübün altyapısında çalışmamış, bir saat harcamamış şöhretli yardımcılar ise büyük hocayı hararetle onaylar.
Eski futbolcudur, ‘bizim zamanımızda’ diye başladığında, “Aa sen futbol da mı oynadın! Nerede oynadın?” cıvıklıklarıyla karşılaşır.
En son bir yemek dönüşü liderin, kahramanın önünden yürüdüğü için hakarethamiz bir ifadeyle karşılaşır. “Bazıları fazla havalandı” diye seslenmiştir arkadakilerin patronu. Geriye döner bir bakar ki; diğer yardımcılar ördek sürüsü gibi liderin ardından gelerek ‘saygı’ sunmaktadır. (Oturma kalkmada, biat etmede gösterdikleri özeni keşke çalışmalarına da yansıtsalardı!)
***
İBB macerasını hepimiz biliyoruz.
Daum, Del Bosque, Aragones, Zico, Rijkaard, Gerets, Güneş ve Terim gibi büyük kariyerleri olan pek çok değerli teknik adamı yendi.
Bileğinin hakkıyla geldi.
Sanıyorum ki, daha öncekiler gibi değişmez. Kanaat önderi kabul edilen medya baronlarıyla ilişki kurmak için mesai harcamaz.
Biat edenlerle değil, bilgiyle, samimiyetle çalışanlarla yürür.
İzleme komitesi, ahbap çavuş ilişkileriyle ‘çalışanlara’ bırakılmaz.
Van Hooijdonk gibi önemli değerler kendi ülke futbollarına hizmet ederler!
Bazıları yürüse de milli takıma alınmaz. İBB’de müsaade etmediği Fair-Play dışı davranışları herhangi birinin milli takımda yapmasına müsaade etmez Avcı, merak etmeyin.
Başkan yardımcısının Gümüşdağ, yardımcısının Okan Buruk olduğunu görüp, “Emre ne yaparsa yapsın kesilmez” diye düşünmeyin. Avcı milli takımı hiç kimsenin çiftliği yapmaz.
İyi olan, çabuk olan, dayanıklı olan, terbiyeli olan, taktik disiplini olan oynar.
Abdullah Avcı o pozisyona layık birkaç teknik adamımızdan biridir.
Hiçbir yere emek vermeden gelmedi.
Çok yakıştı.