Hoş geldiniz

Haberin Devamı ›
Torku Konya’nın defansif bir planla, içine kapanması ve gol yemekten bir ürküntü içerisinde oynaması maçın ilk 45 dakikası adına, normaldi aslında... Öyle ya; anlı şanlı bir İstanbul takımıyla kendi sahanda da oynasan aşırı hayallere kapılmadan yarışmak zorundasın. Fenerbahçe’nin en iyilerinden Yobo, takımı adına en iyi görüntü veren ismiydi maçın ilk devresinde. Hem uzun Konya toplarını kesiyor, hem orta alandaki top alışverişine katılıyor, hem de ileri çıkarak takımının ilk golünü atma sevincini yaşıyordu. Eh bu bir gerçek! Fenerbahçe’nin ikinci 45’te başına geleceklerden, ne kadar da kolaylaştırılmış bir ilk devre yaşadığının ifadesi olmuyor mu?
Fenerbahçe’nin geçmiş yıllardan gelen yanlışlarından biri, sezonun ilk yenilgisinde yine sırıtıp durmasıydı... Alex’in gidişinden sonra; gol bölgelerinde, yani ileri uçta oynayan oyunculara ara pasları, gollük toplar hiç görünmüyordu dünkü yenilgi yarışmasında. Emenike gibi fuleli bir golcü artık takımda olduğuna göre, rakip defansın arkasına ani ve uzun toplar yağdırmak gerekmez mi? Ama Cristian-Emre Kaptan-Kuyt ve Mehmet Topal gibi usta ayaklar hiç düşünemiyorlardı dünkü müsabakada anlatmaya çalıştıklarımızı. Ersun Yanal, bu konuda orta sahayı ve defans adamlarını şartlandırmazsa eğer, Fenerbahçe’nin ligde daha başına çok yenilgi belaları yağacaktır.
İlk devredeki çekingen tavırlarını soyunma odasında silkinip atmış bir şekilde sahaya çıkan ligin en genç yaş ortalamasına sahip ekibi Torku Konyaspor, kendine olan özgüvenini de kazanınca sahayı altüst eden bir futbol kabadayılığı sergiliyordu kendi evinde... Her hattıyla Fenerbahçe oyun alanını kuşatma altına alan Konya, bir penaltı da kaçırmasına rağmen bu kadar kısa sürede 3 gol yaratıp bu maçtan tam 3 puanla ayrılabiliyorsa; onlara lige ‘HOŞ GELDİNİZ’ demek gerekmez mi?