Yüzleşme

Haberin Devamı ›
Bu dezavantaja rağmen ligde de ayakta kalmak zorundaydılar. Kalmaya çalışıyorlar. Üstüne kabus gibi binen tribünlerin ağırlığına rağmen 3-1’i 3-3’e çevirecek psikolojik direnişi sergileyen güçlü karaktere sahip bir takım... Defansı, forveti ciddi hasar altındayken, futbol yorumcuları ve Fenerbahçe taraftarı, ligdeki sonuçların hesabını o akşam çimlere taşırken...“AZ gibi zayıf takıma karşı geriden gelmek marifet mi” dediniz? Doğru ya Fenerbahçeliler’e göre her rakip kasaba takımı. Evet, AZ de kasaba takımı. Nüfusu 95 bin. Ama herhalde orada futboldan anlayan ve seven insan sayısı istanbul’dakinden fazladır. Rövanşta göreceğiz.Peki ya Schalke? Dinamo Kiev? Sonucunun elenmek olduğu Eintracht Frankfurt? Avrupa Kupaları’nda evinde kaybetmeyi kabullenmeyen bir Fenerbahçe’ye hiç rastlamış mıydınız? En kasaba takımı gibi olanlara karşı bile! İşaretleri 2 sezon önce Lyon maçlarında gelmemiş miydi? Avrupa’nın dört temel liginin temsilcilerinin olduğu gruptan çıktı. Hiç görmediğimiz özgüven, rahatlık ve inatla mücadele ederek. Şimdi Hollanda ekolü karşısında. Bir tek Fransa kaldı! Ve Takım hâlâ ayakta! Onlar taraftardan çok daha inançlıydı. Son 4 yıldır taraftardan daha ileride oldukları gibi. Bunların değerinin anlaşılması için ne lazım? 2 yıldır Alex’i takımdaki sorunların anası-babası gibi sunup inandırdığı gibi medyanın her gün bunları yazıp çizmesi mi gerekiyor? Boşuna beklemeyin. Peki neden düşünmek, gördüğünü yorumlamak yerine hep kızdığınız o insanlara inanmayı tercih ediyorsunuz? Mesela Rüştü’nün yerine oynasın diye alkışladığınız Volkan’a şimdi niye küfür ediyorsunuz? Tuncay golcü olarak oynamalı diye ne çok tartışılmıştı hatırlıyor musunuz? Şimdi sol kanadı bıraktı mı? Daum döneminden farklı bir görevde mi? Başarılı mı? Durumlar değişmediyse niye artık bunları konuşmuyorsunuz?14 Mayıs’tan 14 Şubat’a, 9 ayda Fenerbahçe’yi destekleyenlerin doğurduğu çocuk işte bu. Bir yarısı, kimsenin kolay katlanamayacağı dönemleri sadakat, sevgisi ile atlatıp kulübünün en büyük gücü olmuş; diğer yarısı nankör, kolayca kışkırtılabilen, yönlendirilebilen ve kendisine zarar veren kimliğinden kurtulamamış. Ve o çocuk, takımı 3-3’ü yakalamışken futbolcusunu yuhaladı.Alex’i ne Fenerbahçeliler ne de Türkiye izlemeyi hakediyor. En azından eleştiri yapmanın ne demek olduğunu öğrenene kadar. Bu takımı ise Fenerbahçeliler haketmiyor. Fenerbahçe’nin en büyük mücadelesi kendisi ile.