Çıkmaz sokak

Haberin Devamı ›
Her defasında aynı şeyleri yazıyor olmak acı, sıkıcı, vicdan azabı. Her defasında “Durum İngiltere’nın dibe vurduğu günlerdeki gibi değil. Holiganlık kelimesi ağır” diyorduk. Zorla holiganlığa itiliyoruz. Italyan Stefano Faccendini, Supporters Direct’in dergisinde ülkesindeki olayları yorumlarken sanki Türkiye’yi anlatıyor, sanki kendi sesimizi duyuyoruz: “Köklü değişim gerekiyor. İngiltere’de yapılanları bire bir uygulamak çok zor. Ama İngiliz modeli örnek alınabilir. Sosyal bir model oluşturulup, futbol ve kamu kurumları ortak çalışmalar yürütmeli. Statların neredeyse tamamı eski ve güvensiz. Olaylardan sonra hep klasik açıklamalar yapılıyor. Yetkililer, en iyiyi biliyormuş gibi davranıyor. Oysa olayların sebeplerini anlamak zorundalar. İnsanları susturmayıp dinlemeliler. Dışarda bırakmamalılar. Herkesle konuşmalılar. Dürüstlük, birlik, saygıyı öğretmeliler ama önce kendileri örnek olmalılar. Uzlaştırıcı olmalılar, engel değil. Daha sert kanunlar ve kör baskı nadiren olumlu sonuçlar doğurur.“Bu ifadeleri Türkiye’ye uygulayalım: Futbolla ilgili hiçbir kurum kaliteyi, güveni artırmak ve tarafsız olmak için çalışma yapmıyor. Milyonlarca dolarlık sistem, fikir ve kurum tekelleşmesinde. İtalya’da da herkes ayağa kalktı, ama ligleri tatil etmek gibi radikal kararı almaya kimse cesaret edemedi. Ortada böyle bir maddi güç, rant varken kolay mı?!Kulüpler parayı elinde tutanın sözünden çıkmaya cesaret edebilir mi? Birleşip bu konuların düzeltilmesi için federasyonun, hükümetin karşısına dikilebilir mi? Asla. Hükümet emniyet, medya ve taraftar da dahil herkesi yanına alarak en az 3-4 sene sürecek “önlem planını” oluşturabilir mi? Uygulanabilir, seri, yapıcı kararlar içeren. Onları maddi ve manevi fedakarlıklar gerektirecek planı uygulamak zorunda bırakabilir mi? Soruyu ters sordum aslında: Siyaset futbolun seçim gücünden, futbol takımı üstüne rant hesaplarından vazgeçebilir mi? Emniyet, devlet, federasyon ve medya öncelikle halkın, sporseverlerin onlara güvenmediğini, sorunları çözmek istemediklerini düşündüklerini kabullenmeli. Kendilerinin gerçeklerden ve taraftarlardan ne kadar kopuk olduklarını da. Taraftarı işin dışında tutuyorlar. Günlük yaşıyorlar, sebeplerle asla ilgilenmiyorlar. Zira çoğundan kendileri sorumlu. Bu işin, sistemin içindekiler, onunla beslenenlerle çözülemeyeceği kesin. İstemezler. İtalya’da olduğu gibi.