Arama

Popüler aramalar

Ayrılan yollar

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Fenerbahçe, gerilim ve gerginlikten güç alan bir takım değil. Haklı sebeplere dayansa da sinirlerine hakim olamadığı, dengeyi tutturamadığı zamanlarda kaybeder. Bazı takımlar ise aksine saha içi kavgalarla beslenir. Futbolu düşünmeden önce buna göre eğitir kendisini. Anlık tepkiler değildir yapılan. Hakemi etkilemek, baskı altına almak ve rakibin dikkatini dağıtmaktır amaç. Yönetim ve taraftar ne kadar kurumlarla mücadeleye girmiş olursa olsun, futbol takımı ne Daum ne de Zico döneminde bunların arkasına sığınıp bahane üretmedi. Hesabını sahada almaya kalkışmadı. Tepki koydu, ama futbolculara kolaya kaçma fırsatı tanımadılar. O yüzden Kayserispor maçındaki gibi toplu halde itiş kakışa girmeleri şaşırttı. Oyundan düşmeseler de 28. dakikada hakeme olan güvensizlikleriyle maçı bıraktılar. Takım adına en negatif nokta buydu: Durumu kabullenmek. Sabır taşı olsa çatlar, bunlar da insan denilebilir, ama ne dönemler atlattılar. Bunun da üstesinden kendileri gibi davranarak gelmeliler.
Fenerbahçe yoldan çıkmaya zorlanıyor. Ama futbolu yönetenler ve yorumlayanlar
bazı şeylerin değiştiğinin farkında değil. 20 yıllık küflü fikirler ve yöntemlerle devam ediyorlar. Fenerbahçe, tarihini değiştirmeye çalışırken sömürmeyi tercih etmedi. Evet, ukalalıkları var. Ama kendisine uşaklık yapılmasını istemedi. Avrupa’da başarıyı, sistemi istediği gibi bozmak için kullanmadı. Yönetim ve taraftar da hassasiyeti en çok bu noktaya göstermeli. Başarıyı ölçülü yaşamalı. “Türkiye’nin temsilcisi biziz” gibi özellikle Haluk Ulusoy federasyonunun tek dayanağı olan tehditlere itibar etmemeli. Nasıl yaşayacağının kararını halka bırakmalı.
Dünyanıın her yerinde sistemi kontrol eden ve sömüren sevilmez. Örneğin italya’da bir kasabadaki taraftar Milan’ı da Juventus’u da aynı ölçüde sevmez. Türkiye’de yerel takım taraftarlığının zayıflığı, futbol sistemiyle mücadelede en büyük engellerden biri. Aidiyet duygusunun az olduğu yığınla kulüp, kendileri için değil başkalarının amaçları için varolan kukla yönetimlerin elinde. Kişiliklerini kaybetmeye zorlandılar. Aksi olsa 3 büyük takımdan birinin dümen suyuna girip onların Avrupa Kupası ve aynı anda milli takımın başarılarının yaşandığı dönemlerde “boyun eğ-sus-vatan haini olma” sloganının altında ezilmezlerdi. Şimdi kimlikleri yok. Diğerlerinin, 3 büyüklerin üçünü de sevmediği günlere dönülmeli.
Sistem değişmiyor. Fenerbahçe, Galatasaray gibi organize, geleneksel, zamandan ve iktidardan bağımsız, her devrin adamı kulis becerisine sahip değil. Tek başına düzeltemez. Hukuğun da çıkmaz sokak olduğu noktadayız. O yüzden insanlara ne demek istediğini, işine bakarak ve doğrularının sayısını fazlalaştırarak göstermek zorundalar.