Adını koyun

Haberin Devamı ›
Galatasaray-Fenerbahçe maçı gündemi sarstı. Kimse adını koymaya yanaşmıyor. Şok, inkar, hedef şaşırtma var ama herkes içten içe farkında. Yıllardır tapılan ve tüm futbol fikirlerinin temelini oluşturan düzenin ayakta duramadığına şahit oldular. Zorlama ve kandırmalara rağmen. Cumartesi günü kendisiyle yüzleşen sadece Galatasaray değildi. 1996’dan beri Galatasaray’a sırtını vererek yükselen ve ‘ülkenin tek takımı’ modelini yaratanlardı. “Avrupa’da oynamaya layık tek takım’ klişesini yerleştirenlerdi. Yani futbolun Doğu Bloğu iflas etti. 2002 Dünya Kupası’ndaki başarıyı ülke futbolunun gelişimi diye lanse ederek güçlenen ve bunu her şeyi mübah kılmak için kullanan Haluk Ulusoy önderliğinde bir yığın aktör. Politize ve işine gelmedikçe düzene ses çıkarmayıp semirmesine yardım eden spor medyası... Tribün olaylarının bu dönem içinde artması tesadüf mü? Değişmek ve yeni planlar yapmak yerine yalanlarla herkesi ve kendilerini kandırdılar. O yüzden değişik bir isim olarak beliren Levent Bıçakçı ve milli takımda da Ersun Yanal dönemi, bu kadar kanlı ve perde arkası oyunlarıyla (medya gücünü kullanarak) bitirildi. Alışkın oldukları düzenin sembol isimlerini bu mevkilere tekrar getirmek için.Ama her şey o kadar çabuk değişiyor ki buna uymayı reddeden, eski düzenleriyle yaşamak isteyenler doğal sürecin karşısına hesap vermeye çıkıyor. Yüzleşmedikçe daha da kötüye gidiyor. Galatasaray’ın yaşadığı ise kültür şoku. Elit, ayrıcalıklı, erişilmez çekirdeği olan, asla tribünlerin yönlendiremediği bir kulüp, yaşanabilecek en büyük sokak isyanıyla karşılaştı. Oysa onları diğerlerinden ayıran ve ayakta tutan içe kapanık korumacı yapılarıydı. Ne kadar içeriden manipüle edildiği söylense de duvarları yıkıldı, mahremiyetini kaybetti. Her kulüp saha içi ve maddi sorunlar yaşar. Ama Galatasaray’ın 100 yılı aşan yapısına ters sınıfsal çatışmanın üstesinden gelebilecek özellikleri yok. Fenerbahçe gibi her türlü uç noktayı yaşamaya, her türlü toplumsal dalgalanmayla savrulmaya, iyiye-kötüye, dibe alışkın değiller. Mensubu olduğum spor medyası ise bu yazıya sığmaz. Arınmalılar. 10 yıl önce Bariç’e gülenlerin şimdi çözüm bulmakta çaresiz kalması ne kadar normal! Fenerbahçe de bu yazıya sığmaz. Kendi gücüyle kendi bataklığından sıyrılmaya çalışıp tahminlerin ötesinde mesafe katetti. Ama yeteri kadar değişti mi? Geçen sezon sonu yaşadıklarını hatırlayın, Zico’yla uğraşırken, pet şişe atarken, şimdi omuzuna aldığı futbolcusuna küfrederken hatırlayın... Türkiye gerçeklerine de karşı koymak için daha fazla akıl, tölerans ve sabır gerekir.