Arama

Popüler aramalar

2010

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Fenerbahçe’de neyin ne olduğu belli değil. O zaman şu sayfalara milli takımı yerleştirelim. Ama 2010 Dünya Kupası elemelerini.
Fatih Terim’in göreve geldiği 2005 yılı sonundan bugüne takımda vadedilen ve varmış gibi gösterilen gelişim ne kadar gerçek? Toplu halde takımın oyun anlayışı ve birbiriyle uyumunda, dengesinde ve saha içi alışkanlıklarında gelişigüzellik hala ön planda. Bu süre zarfında kamuoyuna verdiği mesajlara, kadroyu açıkladığı an ters düşmüş oldu. Tüm takımlardan futbolcu çağıran, Anadolu kulüplerini kucaklayan populist lider kimliğiyle gurur duyuyordu. Ama iş finallere gelince, son 23 kişilik kadroda 4 ana takım dışından çağırdığı tek isim Emre Aşık oldu.
Yıldıray ve Halil’i kadro dışı bırakma sebebi ile bazı oyuncuları tutması çelişiyor. Bazı oyuncuları almamasıyla bazı oyuncuları tutması çelişiyor. Elbette teknik adamlar, formsuz bile olsa güvendiği futbolcuyu yanında görmek ister. Risk almaya yanaşmaz. Ama bu davranış kalıbına da uymuyor. Ki Yıldıray 6 yıldır bu takımdan dışlanıyor. Halil de ilk günden beri. Zira bazı futbolcular onların mevkilerinin tapusunu almıştı.
Türk Milli Takımı istikrarsız ve uç noktalarda dolaşan performanslar sergiledi. İki-üç futbolcunun durumuna fazlasıyla bağlı kalarak (Aurelio, zaman zaman Tümer, Nihat). Her maç standart performans tutturan birkaç kişi vardı. Elemeler boyunca savunmanın ne yaptığından çok Marco Aurelio’nun ne yaptığı önemliydi. Pek çok maçta stoper gibi oynadı, kademe hataları yüzünden bek pozisyonlarına kaydı. Orta sahada onun savunma yüküne ortak çıkmadı.
Ama finallere geldiğinizde sizi yukarıya taşıyacak şey takım karakteriniz olacak. Saha içinde neyin ne kadar paylaşıldığı. Ve bunu son gece ödevini yapan çocuk gibi sabahlayarak halledemezsiniz.
Aşırı romantik beklentiler var. Türkiye ligindeki performansları abartıldığı için Milli Takım içindeki katkılar da abartılıyor ve takımı zaafiyet içine sokuyor. Hala motivasyon ve cevap verilmesi gereken anti-cephe yaratarak başarılı olunabileceğine inanılıyor. Ama dünya futbolu günlük hesapları ve politikaları futbol düşünmenin önüne çıkaranları bünyesinden atıyor. Her ne kadar yerel ligde yutturabilseniz de.
Milli Takım 2002’den sonra mantık yolundan değil, lobi ve medyanın yolundan gitti. Bunu kırabilecekken yine lobi ile Yanal dönemine son verildi ve eskiye dönüldü. Euro 2008’e katılmış olmak, arada çalınan 2 turnuvayı ve 6 yılını kaybetmiş parlak nesli geri getirmeyecek. Önemli olan Euro 2008’de şampiyon bile olunsa yanlışı doğru gibi gösterip gelecek yılları tüketmemek. Sadece taktik ve istikrardan bahsetmiyoruz. Tüm Milli Takım yapılanmasının kökten bağımsızlaştırılmasından söz ediyoruz. Hayırlı turnuvalar.