Türk usûlü
Haberin Devamı ›
Stat yapımları için onca para döken 'devlet aklı' acaba tribünleri doldurma konusunda kafa yoranlara kulak verir mi? Yoksa 'holiganizm ve şiddet öcüsü'yle maça gitmeyi düşünenleri korkutmaya devam mı eder? Sanırım yine ikinci seçenek kazanır...
* Uzun süredir tribünde pas tutan Christian Baroni ile Emre Belözoğlu oyunu Fenerbahçe adına kurmak, yönlendirmek ve yönetmek için sahada ama en azından ilk 20 dakika fark yaratabildiklerini söylemek güç.
* Dirk Kuyt, ilk devre boyunca yine topun olduğu her yerde... Şaşırtıcı mı? Değil. Soru şöyle sorulmalı; sahadaki diğerleri neden kendi bölgeleri için aynı şeyi yapmıyor, yapamıyor?
* Randal Azofeifa, kendisini Kayseri'ye taşıyan Fuat Çapa'yı da kurtaran bir vuruş yapıyor uzaklardan. Sağ ayak içiyle sert gönderiyor. "O mu atıyor, Volkan Demirel mi yiyor" sorusunu yanıtlamak hayli müşkül görünüyor. Ben bu golü topu doğru adrese gönderene yazarım.
* Maç 20-30 arası hareketli ama dengeli değil. Ritmi 'oyuna hükmeden paslar'dan çok, iki takım oyuncularının sık sık kaptırdığı toplar belirliyor. Hücumlar daha çok 'başıbozuk' ve doğaçlama tonda... Bakalım ikinci devre sahaya 'akıl' hükmedebilecek mi?
* Caner Erkin'in sorunu esasen ülke futbolcu ortalamasını da gösteriyor. Gereksiz öfke, kontrolsüz akıl, bilinçsiz edim.. Sonuç; zarar. Hem takıma hem kendine hem oyuna...
İKİNCİ YARI; PARLA VE SÖN
* İkinci devre de ilk devre benzeri dengesiz arayışlarla başlıyor. Emre uzun toplarla arkaya adam kaçırmaya çalışırken, Baroni ceza sahası civarında sekenleri kolluyor. Kayseri Erciyes ise Sinan Kaloğlu'nun 'yalancı koşuları'nın yaratacağı efektlere bel bağlamış görünüyor.
* Emre yine bildik Emre. Al Emre'yi vur ilk devre kontrolünü kaybetmek üzereyken oyundan alınan Caner'e... Belki istemeden belki pozisyon gereği rakibine arkadan vuruyor. Hakem Halis Özkahya görüyor, oynatıyor, oyun durunca da durumun gereği olan o haklı sarı kartı gösteriyor. Emre o tanıdık halleriyle öyle bir itiraz ediyor ki, sanırsınız hakem dahil hepimiz o ara başka bir şeye bakıyor, başka işle ilgileniyoruz. Tamam belki bazılarımız kaçırmıştır ilk anda pozisyonu ama az sonra ağır çekim gelecek ve göreceğiz. Acaba Emre hepimizi 'şaşkın', teknolojiyi de şaşı mı sanıyor? Bu açıklıkta bir durumu bu öfke, inat ve ısrarla sürdüren birinin hayatın diğer alanlarında referans kabul edilmesi hayli zor olsa gerek diye düşünüyorum.
* 60. dakidan sonra Fenerbahçe cıvataları biraz sıkıyor ve rakibini oyunun son bölümünde paralize edeceğinin sinyallerini vermeye başlıyor.
* Ama Jorgacevic gününde. Hep dikkatli, oyuna konsantre ve iyi yer tutuyor.
* Fuat Çapa için bir 'hücum futbolu' ilizyonu yaratılmıştır öteden beri. Ben organize edilmiş bir atağını göremedim Erciyes'in. Kapılan toplarda örneğin, İbriçiç ya da Azofeifa'nın marifetlerine muhtaç olma dışında oyuna akıl koyma ya da hükmetme konusunda bir varlık gösteremediler doğrusu. Bu, bildiğimiz 'kalabalık savunma yap, bulursan kontraatağa çık' formülüne dayanan futbol... Ki, bu ülkede yıllardır bunu izlemekten bezdik!..
* 80'e doğru Fenerbahçe'nin de harı sönüyor. Erciyes oyunu 'vasatlıkta eşitliyor.' Biz de buca yıldır dinlediğimiz nakaratı bir kez daha dinlediğimizle kalıyoruz! Doğru. Bu kadar harcamayla ilk beklenti Fenerbahçe'nin fark yaratması. Ama ne yazık ki, ülkedeki hakim oynama biçimi her şeyi dipte eşitliyor. Acaba, insanların maç izlemek için stadyumlara gitmemesinin temel nedenlerinden biri de bu 'Türk usulü yavan futbol' olabilir mi?
* Ve önce ilk golde Sow'u sonra son saniyede Emenike'yi en arkada unutuyor Erciyes müdafaası. Böylece futbol değilse de Fenerbahçe ve taraftarları kazanmış oluyor.