Peki şimdi sorumlu kim?
Haberin Devamı ›
Maç öncesi herkesi kuşatmış olan karamsar hava gözle görülür, elle tutulur haldeydi. Kimseyi tatmin etmeyen Hırvatistan maçı kadrosu -bir oyuncu hariç- aynı düzende daha zor bir maçta sahaya sürülünce hepimiz sorduk; “Öncekinden farklı olarak ne oynayacağız?”
Oysa Fatih Terim, ilk maçın ardından “Ders aldık” dememiş miydi?.. Peki ama alınan ders hangi sınav içindi? Degaj yapan kaleci... Gol koridorunda koşan Oğuzhan’a topu atmayıp terse oynayıp pozisyonu heba eden ‘morali bozuk kaptan’ Arda... Stopere mahkum edilen ülkenin çok boyutlu yegane oyuncusu Mehmet Topal’ın pozisyon hataları... Düşük pas bağı.. Ezberlenmemiş ama ezbere oynamaya çalışan bir milli takım...
Yanıt verecek makam belli!
Bu maçı da bir önceki gibi oyuncu performansıyla açıklamaya çalışanlar elbette ki çok olacak. Şaşırmayın!..
Oysa bu şampiyona açıkça bir ‘teknik direktör turnuvası’dır. Seçilen oyuncular, yerleşim, maç maç kadro seçimi vs...
Biz ‘bir yemin ettik ki dönemedik’... Artık “Neden böyle oldu?” sorusunun yanıtını verecek makam belli... Derdimiz suçlu aramak değil elbet... Sadece bize ait oyunun ve hepimize ait takımın nasıl olup bu denli ‘sorgulanamaz’ bir katılık içinde kurgulanmış olduğu. Elbette bir milli takım ‘kamuoyu yoklaması’ sonucu oluşturulmaz. Lakin bu kadar ‘denetimsiz’ oluşu da sorgulanmaya muhtaç değil midir?
Yürü sen yavrum!
İspanya maçının böyle tecelli etmesi, ülke futbolunun hal-i pür melali düşünüldüğünde, çoğumuz açısından şaşırtıcı değil. Öfkeli ve kırıcı olmaya gerek yok. Yenildik. Ne ilk kez yeniliyoruz ne de son kez.
Elbette bir maç daha var ve biliyoruz ki futbol mucizevi bir oyundur!
Ancak elden bırakmamamız gereken şey, gelişme için gereken şey olan ‘eleştiri’. Kırmadan, dökmeden, sövmeden eleştiri... Bunun muhatapları da belli... Sorular ise açık; “Ne planladık neden uygulayamadık?”
Bunlar açıklanmazsa korkarım Erkin Koray haklı çıkar... Ne diyordu;
“Biliyorum ilerisi uçurum.
Fakat sen yürü yavrum.
Gerisi beter, gerisi malum...”