Arama

Popüler aramalar

Marka değeri!

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Bu öylesine derinlikli bir kültür ki, düşünün Fikret Orman ve Samet Aybaba gibi yakın zamana kadar ciddiye alınmayan özneleri bile kısa sürede ‘özel biri’ haline getirmeyi başardı.

Kuşkusuz Orman’ın da Aybaba’nın da önemli katkıları oldu takımın bu mertebeye ulaşmasında. Ancak kendi adıma ikinci önemli belirleyicinin ‘ligin kalite parametresi’ olduğunu düşünüyorum.

Aybaba, takıma ‘bilgi/kalite’ kazandıramadıysa da ligin işleyişini bilen/belirleyen hocalardan biri olarak ‘sonuç odaklı’ planlamalarıyla ligi olabilecek en iyi yerde tamamlattı takımına. Hepimiz gibi onun da eleştirilecek çok yanı var kuşkusuz ancak sadece sonuçtan bakıldığında bile Samet Aybaba’ya karşı tutturulan dili fazlaca insafsız bulanlardanım.

Beri yandan insan düşünmeden edemiyor; eğer söylendiği gibi yönetim kurulunun önemli bölümü değişecekse... Yine söylendiği gibi teknik direktör de değiştirilecekse... Tüm bu kararların altında imzası olan başkanı ‘başarı skalası’ içinde nereye konumlamak gerekecek?

Bir de şu var... Beşiktaş’ın eldeki kadrosu içinde tahtaya ismi ilk yazılacak oyuncular açıkça belli. Sol beki olmayan, Gökhan Gönül’ü aşabilecek bir sağ bek de yetiştiremeyen bu futbol ikliminde Roberto Hilbert gibi ‘garanti oyuncu’nun gönderileceğinden söz ediliyor. Size de tuhaf gelmiyor mu? Fenerbahçe’nin Reto Ziegler’e dönüşü de hala kafa açmıyorsa, bu ülkede takım planlaması konusunda söylenecek fazla şey kalmıyor doğrusu.

Gelelim dün akşam oynanan maça... Kayseri hak ettiği galibiyeti alırken, bizi ‘tutucu futbol’a esir eden onlarca hocanın olduğu bu ligde gençleri olgunlarla iyi harmanlayıp, öne oynayan kaliteli bir takım yaratan Robert Prosinecki’den öğrenilecek çok şey olduğu açık değil mi?